27 Mart 2020 Cuma

2- A-

1-El-esmaül-hüsna

El vekil
Yunus 10/108 De ki: «Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi. Artık kim hidayeti kabul ederse kendisi için kabul etmiş olur. Kim dalâlette /yoldan çıkarsa kendi aleyhine dalâlette//yoldan çıkmış olur. . Ve ben sizin üzerinize vekil değilim
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ
Kul yâ eyyuhân nâsu kad câekumul hakku min rabbikum, fe men ihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihi, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi vekîl

Yunus 10/109  Sana vahyolunana uy  ve  Allah hükmünü verinceye kadar sabret.  huve hayrul hâkimîn ↔O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّىَ يَحْكُمَ اللّهُ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ
Vettebi’ mâ yûhâ ileyke vasbir hattâ yahkumallâhu, ve huve hayrul hâkimîn

Rab 

Mümin 40/62 İşte bu, sizin Rabbiniz Allah'tır; her şeyin yaratıcısıdır; O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَّا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ
Zalikümüllahü rabbüküm haliku külli şey´ la ilahe illa hüve fe enna tü´fekun

Mümin 40/64 Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاء بِنَاء وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Allahüllezi ceale lekümül erda kararav ves semae binaev ve savveraküm fe ahsene suveraküm ve razekaküm minet tayyibat zalikümüllahü rabbükam fe tebarakellahü rabbül alemın

Kur'an'a göre en büyük zulum

Lokman 31/13  Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Ey Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.”
وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ
Ve iz kâle lukmânu libnihî ve huve yaızuhu yâ buneyye lâ tuşrik billâhi, inneş şirke le zulmun azîm

Allah'ın yolundan, başka yollara uyanların durumu

Lokman 31/ 21 Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı ?
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecednâ aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yed’ûhum ilâ azâbis saîr

2-Din ;dînulhâlis

Zümer 39 /2 Şüphesiz biz sana Kitab'ı hak olarak indirdik. O halde dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı fa’budillâhe muhlisan lehud dîn

Zümer 39 /3 Halis katıksız olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka evliyâ  edinenler şöyle derler:"Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Muhakkak ki Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
E lâ lillâhid dînulhâlisu, vellezînettehazû min dûnihî evliyâe, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilâllâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr

3-Zikir 
Kur’ân-ı Kerim’i anlayarak okumayanlar  için sonunçları nelerdir?

Taha 20 /124
 Kim de zikrimden yüz çevirirse onun sıkıntılı bir hayatı olur. kıyâmet günü yerine kör  getiririz haşrederiz
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti

Taha 20 /125- Der ki “Ey Rabbim! Beni neden kör olarak ,haşrettin? hâlbuki ben görüyordum?
 قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا
 Kâle rabbi lime haşertenî a’mâ ve kad kuntu basîrâ(basîran).

Taha 20 /126 Buyurduki : "İşte böyle, Sana ayetlerimiz gelmişti, Fakat sen onları unuttun,  Bugün de sen işte böyle unutulursun!'
قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى
 Kâle kezâlike etetke âyâtunâ fe nesîtehâ, ve kezâlikel yevme tunsâ.

4-Hidayet 

Ta Ha 20/ 49 “Ey Mûsâ! Sizin Rabbiniz de kimmiş!” dedi.
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَا مُوسَى
Kale fe mer rabbüküma ya musa
Ta Ha 20 / 50 Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir.
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى
Kale rabbünellezi a´ta külle şey´in halkahu sümme heda

En Büyük Nimet ,Kişinin Hidayete Eriştirilmesidir
Fetih 48/ 2 Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir.
لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Li yagfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ


 5-Hamd 
Kulu üzerine eksiksiz, en güzeli ile indirdiği için hamd Allah'a aittir


Kehf 18/1 Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan her şeyi güzel yapan Hamid olan Allah'a aittir.
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا
El hamdü lillahillezi enzele ala abdihil kitabe ve lem yec´al lehu ıvece

Hamd sadece Allah'a aittir.

Lokman 31/25 Andolsun onlara; "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, tartışmasız; "Allah" diyecekler. De ki; "Hamd Allah'ındır." Hayır, onların çoğu bilmezler.
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلِ ﴾الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya´lemun


 İnsanı kimseye hiç bir şeye muhtac etmediği gibi ,verdiklerinden infak ederek gönül zenginliği verdiği için

Nahl 16 /75 .Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir:  Hiç bunlar eşit olur mu?  Elhamdü lillah Şüphesiz Allah ne yaparsa yerli yerinde güzel yapan ve Övülmeğe layık olan Allah'tır, Doğrusu insanların çoğu bilmezler.
ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً عَبْدًا مَّمْلُوكًا لاَّ يَقْدِرُ عَلَى شَيْءٍ وَمَن رَّزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًا هَلْ يَسْتَوُونَ الْحَمْدُ لِلّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
Darabellahü meselen abdem memlukel la yakdiru ala şey´iv ve mer razaknahü minna zirkan hasenen fe hüve yünfiku minhü sirrav ve cehra hel yestevun elhamdü lillah bel ekseruhüm la ya´lemun

6-Takva 

Furkan 25/ 72 Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında ,kirâmân= hiç oralı olmadan güzel bir tavırla, geçip giderler.
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
Vellezîne lâ yeşhedûnez zûra ve izâ merrû bil lagvi merrû kirâmâ(kirâmen).

Furkan 25/ 73 Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.
وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا
Vellezîne izâ zukkirû bi âyâti rabbihim lem yahırrû aleyhâ summen ve umyânen(umyânen).

Furkan 25/ 74 Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi takva sahiplerine önder eyle” diyenlerdir.
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil muttekîne imâmâ(imâmen).

Muhammed 47/7 Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
Ya eyyühellezine amenu in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdamekü

7-Sabır 

 Sizin yanınızdaki (dünyalıklar) tükenir, Allah’ın katındakiler bâkîdir (tükenmez)
 Dünyanın geçici zevklerini kalıcı olanla değiştirmeyin..

Nahl 16/96 Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise bakidir.Elbette sabrın sahiplerine yapmakta oldukları amellerin ecirlerini  en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
مَا عِندَكُمْ يَنفَدُ وَمَا عِندَ اللّهِ بَاقٍ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُواْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Mâ indekum yenfedu ve mâ indallâhi bâk(bâkın), ve le necziyennellezîne saberû ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Hz. Peygamber (s.a.); “Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür sözüyle bir felaketle ilk karşılaştığı zaman, ilk ve şok anındaki sabrın önemini vurgulamıştır. (Buhârî, Cenâiz, 32)

8-İşitme

Enfal 8/24 Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne).

Bu ayet, müşrikleri açıkça  hakikatten  yoksun  bırakmakla  tehdit  etmektedir
inkarcıların  böyle  olmaları,  kulaklarında  bir problem olmasından dolayı değil, fakat kendilerini vahye  kapatmalarından kaynaklanmaktadır: 

Araf 7/179 Andolsun ki, kalpleri olup düşünmeyen, gözleri olup görmeyen, kulakları olup dinlemeyen cinleri ve insanları cehennem için yarattık. Bunlar hayvan gibidirler; hatta daha da aşağıdırlar. İşte gâfil olanlar böyleleridir.
وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi, lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn

9-Fitne

Kur'an fitnenin iki türlü olacağı bildirilmiştir:

Enbiya 21/35 Her canlı ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da fitneleriyle imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Kullu nefsin zâikatul mevt,(mevti) ve neblûkum biş şerri vel hayri fitneten, ve ileynâ turceûn(turceûne).

10-İstiaze

Allah'ın  razı olmadığı haram ve pis kıldığı kazançları ,rızıkları  ve  kötülügü, çirkin hayasızlığı ,sevimli gösterir . Böylelikle  ŞEYTAN Allah hakkında insanı bilinçsizce konuşturur.
 Bakara 2/168 
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Yâ eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Bakara 2/169 O Size yalnızca kötülügü çirkin hayasızlığı ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

Nezgun Şeytan
İsra 17/ 53 Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.
وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا
Ve kul li ibâdî yekûlûlletî hiye ahsenu, inneş şeytâne yenzegu beynehum, inneş şeytâne kâne lil insâni aduvven mubînâ

 Lokman 31/ 21 Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı ?
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecednâ aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yed’ûhum ilâ azâbis saîr

Araf 7/27 Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, kendilerini göremeyeceğiniz yerden sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.
يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ
Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn

11-Kitabımız isim ve sıfatları 

Sapasağlam güvence altına alınmış bir kitaptır. Koruyucusu açıklayıcı sadece Allah’tır.

Hud 11/1 Elif-Lâm-Râ. Bu öyle bir kitaptir ki, âyetleri muhkem sağlamlaştırılmış,sonra da herseyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafindan âyetleri ayrintili olarak açiklanmistir.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِا الر ۚ كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ
Elif lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme füssilet mil ledün hakımin habır

Neden Allah açıklar.?
Hud 11/ 2. Böyle olması Allah´dan baskasina kulluk etmeyin diyedir.Ben de o kitapla sizi uyaran ve müjdeleyen kişiyim.
أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ ۚ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ
Ella ta´büdu illellah inneni leküm minhü nezıruv ve beşır

12-Şefaat

Nisa 4/85  Kim güzel bir işte yardım/destek yaparsa, yapılan güzel şeyden dolayı oda payını alır. Kimde kötü bir işte yardım/destek  yaparsa, o kötülüğün sonucundan kendiside bir pay alır.Allah, herşeyi gözetendir.
مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا
Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ

Zümer 39 /43 Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? “De ki; Onlar hiçbir şeye güç yetiremez  ve  akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı ?
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
Emittehazû min dûnillâhi şufeâe, kul e ve lev kânû lâ yemlikûne şey’en ve lâ ya’kılûn

Zümer 39 /44 De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin  mülkü/hakimiyeti O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Kul lillâhiş şefâatu cemîan, lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), summe ileyhi turceûn

Zümer 39 /45  Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet kulûbullezîne lâ yu’minûne bil âhırati, ve izâ zukirellezîne min dûnihi izâ hum yestebşirûn

a-Şefaatin hiç bir şekilde olmadığını anlatan ayetler


En'am 6/51 Rablerine toplanacaklarından korkanları, bununla (Kitapla) uyar. Orada onların ne bir dostu ne de şefaatçileri olacaktır. Belki  takva sahibi olurlar

وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَن يُحْشَرُواْ إِلَى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُم مِّن دُونِهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihim leyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn

b-Şefaati izne bağlayan ayetler

Necm 53/ 24 Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?
أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّى
Em lil insani ma temenna
Necm 53/25 İşte, son da, ilk de ↔ahiret ve dünya Allah'ındır.
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَى
Fe lillâhil âhiratu vel ûlâ.
Necm 53/26 Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar.
وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى
Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu


-------------------------------------------------

Dua

Bakara 2/216 Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı . Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

Furkan 25/ 74
Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi  takva sahiplerine önder eyle” diyenlerdir.
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil muttekîne imâmâ(imâmen).

Neml süresi 27/19 Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı nasib et ve beni ikramınla salih kulların arasına kat.
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Fe tebesseme dâhıken min kavlihâ ve kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn

1 yorum: