Kitabımız Kuran'da Mekki sürelerde Nuzulune göre işlediğimiz Fecr süresinin Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?‘Yüksek sütunlar’ sahibi İrem’e?- Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.
Rabbimiz Ad kavminin yaptığını görmedinmi diye sordu.
Kuran'a muhattab olan bizler için öğrenmemiz gereken kıssayı açıklayan ayetleriyle tanımaya çalışacağız inşALLAH
Âd kelime anlamı :âde kökünden lügatte genel kullanım itibarı ile dönmek,yüz çevirilen şeye geri dönmek,tekrar etmek, bir şeye ikinci defa başlamak, olmak, bir hâlden diğerine geçmek,kocamak vazgeçirmek, tekrar başlamak, faydalı olmak,hasta ziyaret etmek, tabip ilâç vermek için hastayı ziyaret etmek gibi
Tarihi kazandığı anlam Helak olmuş Arap kabilelerinin en eskisi olarak Âd kavmini gördükleri için çok eski şeyler hakkında sıfat olarak âdî" ve "âdîye"arkeolojik kalıntılara da âdiyyât" isim verilir olmuştur. Hiçbir işleyeni ve sahibi kalmamış, bu yüzden çoraklaşmış araziye de "=âdi'l-ard" denilmiştir
Âd kavmi özellikleri nedir.?
Yüce Allah'ın yaradılışları itibariyle güçlü sağlıklı insanların bir özelliği de iri yarı .uzun boylu ve yapılı olan bu insanlar kendilerine karşı savaş açan toplulukları bozguna uğratmay başarıyorlardı. Kendilerine güvenleri artınca da kibirlenmeye ve yabancılara düşman olmaya başladılar. “Bizden daha zayıflar” diye düşünüp şehirlerine gelen yabancılara eziyet ettiler. Kafalarına göre işkence ve dayak uygulaması başlattılar. Kervanlar yollarını şaşırsın diye çölde yol izlerini sildiler ve birçok tüccarın çölde kaybolup ölmesine sebebiyet verdiler.Sahip oldukları mal ve mülkün haddi hesabı yok toprakların- dan ise oldukça güzel ve çeşitli nimetlerin fışkırdığı içerisinde sefa içinde yaşadıklarını ,putlarına ve kendilerindeki fiziksel güçlerine çok güvenerek hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan kavmin sonunu akibetini ibret olarak insanlığa haberleri anlatılır
Âd kavmi ne zaman yaşadı
Hz. Nuh’un a.s. torunu olan Âd’ın soyundan oldukları için “Âd Kavmi” ismiyle anılmaktadırlar.Nuh milletinden sonra yaşamış kavim kıssalar içinde Ad kavmi hakkındaki bilgiler ise diğer kitaplarda yoktur.
Araf 7/ 69 "Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız."
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٦٩
E ve acibtüm en caeküm zikrum mir rabbiküm ala racülim minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm hulefae mim ba´di kavmi nuhiv ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun
Ad Kavmi'nin yaşadığı bölge kum tepeleri ile doluydu.Şehirlerine o güne kadar hiç görülmemiş sütunlar ve surlar diktiler. “Bizi kimse yıkamaz” diyerek böbürlendiler.
Şuara 26/ 132 O Allah'tan sakının ki, size o bildiğiniz şeyleri verdi.
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ ﴿١٣٢
Vettekullezi emeddeküm bima ta´lemun
şuara 133 "Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti."
أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ ﴿١٣٣
Emeddeküm bi en´amiv ve benin
şuara 26/133 cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir.
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٣٤﴾
Ve cennativ ve uyun
26/128 :Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar,saray tapınaklar mı yükselteceksiniz
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
E tebnune bi külli riy´in ayeten ta´besun
26/129 : Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam malikaneler mi edineceksiniz?
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
Ve tettehizune mesanıa lealleküm tahlüdun
Peygamberimiz a.s görmesi mümkün olmayan ama Ad ve semud kavmi arab beldelerinde yaşayan Firavununda Arap beldeleri ile yakınlığı bitişik olan beldelerdir.Evrensel olarak bu gün ve Kura'nın indirildiği zamanda tevatürende olsa kesin haberleri anlatılan kavimlerdi.Muhattap olarak hem peygamberimizi hemde tüm inanları muhattab almaktadır elbette biliyorsun”
Ad kavminin yaşadığı bölge Kuran'da, Ahkaf olarak isimlendirilir. Ahkaf, aynı zamanda Kur'an'da müstakil bir sureye isim olarak verilmiştir.anlamı “rüzgarların yaptığı kum tepeleri”demektir
Âd Kavminin kimliği
Ad kavmi Hz Nuh (as) sonra gelmiş kavimdir Hz. Nuh’un a.s. torunu olan Âd’ın soyundan oldukları için “Âd Kavmi” ismiyle anılmaktadırlar
Araf 7/ 69 "Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız."
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٦٩
E ve acibtüm en caeküm zikrum mir rabbiküm ala racülim minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm hulefae mim ba´di kavmi nuhiv ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun
Büyük ihtişamlı Yüksek sutunları yapıtları ile tanınan , Verimli topraklar üzerinde tarım yaparak yaşayan ve kendisine barajlar ve su kanalları yapan gösterişli muazzam olan sarayları inşa ediyorlar. Özellikle İrem şehri dillere destan olacak güzellikte tanınan bir yerleşim yeridir.
Fecr 89/8- Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.
Âd kavmi gözlerini daha fazlasına diktiler. “Biz herkesten üstünüz. Onlardan farklı olmalıyız” dediler
Fussilet 41/15 Âd milleti yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış “Bizden daha kuvvetli kim vardır?”demişti. Allah’ın kendilerinden daha kuvvetli olduğunu görmüyorlardı değil mi? Ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.Hakkı inkâr ediyor, Allah’ı inkâr ediyor ve putları ilah biliyorlardı. Allah’a karşı kibirleniyorlardı
فَاَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ اَشَدُّ مِنَّا قُوَّةًۜ اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَهُمْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
Fe emma adün festekberu fil erdi bi ğayril hakkı ve kalu men eşeddü minna kuvveh e ve lem yerav ennellahellezı halekahüm hüve eşeddü minhüm kuvveh kanu bi ayatina yechadun
Âd Kavminin din algısı şirk üzerindedirKendi nefislerini putlaştırdıkları için büyüklenerek yaşam sürüyorlar ve ortaya attıkları Allahtan başka edindikleri ağaçtan taştan anıtlar putları olmuştu.Zamanla mizaclarını ,insanlıklarını yitirmişler.Ahlaki değerlerini tüketen iyiden iyiye bozulmuş her şeyde kendi kuvvetileriyle kazandıklarını düşünür hale geldiler .
İbrahim14/ 9 Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerinki onları Allah’tan başkası bilmez haberleri size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz” dediler.
أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ لاَ يَعْلَمُهُمْ إِلاَّ اللّهُ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّواْ أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُواْ إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ ﴿٩
E lem ye´tiküm nebeüllezine min kabliküm kavmi nuhıv ve adiv ve semude vellezıne mim ba´dihim la ya´lemühüm ilellah caethüm rusülühüm bil beyyinati fe raddu eydiyehüm fı efvahihim ve kalu inna kefarna bima ürsiltüm bihı ve inna le fı şekkim mimma ted´unena ileyhi mürıb
İbrahim14/ 10 Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin."
قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿١٠
Kalet rusülühüm e fillahi şekkün fatiris semavati vel ard yed´uküm li yağfira leküm min zünubiküm ve yüehhıraküm ila ecelim müsemma kalu in entüm illa beşerum mislüna türıdune en tesudduna amma kane ya´büdü abaüna fe´tuna bi sültanim mübın
Hz Hud onları uyarmak hatalarından döndürmek için görevlendirildi
Hud as Allah tarafından gönderildiğini kabul etmeyenler Allah'ın mesajına kulak tıkamaya ve azgınlaşan her insanın düşüncelerine ve fiilerine yansıtan kibirleri Hz Hud'a menfaati olduğu için bu işe kalkıştığı iftiralarına Yüce Allah Elçisiyle buyurduğu üzere
Hud 11/51 Ey kavmim! Sizden bu (çabam) için maddi bir karşılık talep etmiyorum. Yaptıklarımın karşılığını takdir edecek olan yalnızca beni yoktan var edendir. Bunu olsun akledemiyor musunuz?
يَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي أَفَلاَ تَعْقِلُونَ ﴿٥١
Ya kavmi la es´elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezi fetaranı e fe la ta´kılun
Hz Hud' Allahın risaletini uygulamaya koyulurken onları Allah'tan başka ilah olmadığını ve bu günahlarından tevbe etmelerini düşünmeye akıllarını kullanmalarını kalplerindeki özü itiraf etmeye davet etti
Hud 11/52 Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.
وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَى قُوَّتِكُمْ وَلاَ تَتَوَلَّوْاْ مُجْرِمِينَ ﴿٥٢
Ve ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimin
Allah elçisini yalandılar
Hud'un ahlakının buna müsaid olmadığını çok iyi bildikleri halde bu güzel davetine karşılık ,onlarda Allah elçisini yalanlamaya devam ederek iftriralarına birde akılsızlıkla yalancılıkla suçlamalar getirildi
Araf 7 /66 Kavminin önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ ﴿٦٦
Kalel meleüllezine keferu min kavmihı inna le nerake fı sefahetiv ve inna le nesunnüke minel kazibın
Hud a.s onların söylediklerine aldırış etmeden Allah tan aldığı görevin sorumluluğu uygulamaya devam etti
Hz hud onların içinde bulundukları hatalarından vazgeçmeleri için mücadele ettiği halde Kalpleri katılaşan kavim iftiralarına devam ederek bu ayetlerde kavmin özelliklerini tanıtıyordu
Araf 7/67(Hud:) "Ey kavmim" dedi. "Bende 'akıl yetersizliği' yoktur; ama ben gerçekten alemlerin Rabbinden bir elçiyim" dedi.
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٦٧
Kale ya kavmi leyse bi sefahetüv ve lakinnı rasulüm mir rabbil alemın
Araf 7/68 Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm."
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
Übelliğuküm risalati rabbi ve ene leküm nasıhun emın
Yüce Allahın bu insanlara verdiği nimetleri Allaha karşı kullanarak nankörlük ettiler zulum yapmaya hak sahibi olduğunu kibirlerinin sembolü olan anlamsız işlerle uğraşmaya devam ediyorlar azgınlıkları gönül kulaklarını sağır etmişti Allahın elçisinin öğütleri de fayda
vermedi Hud a.s Boşuna konuşma sen öğüt versende vermesende asla vazgeçecek değiliz bizim için aynıdır. dediler
şuara 26/ 136 'İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.
قَالُوا سَوَاء عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ
Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaizıyn
Hud a.s Allahın görevlendiği kavmine karşı onları bu tutumdan vazgeçmeleri için hakikatleri tebliğ etti. .Bu umurlarında bile değildi ve azgınlıklarının sona doğru tırmandıran tutumlarına devam ettiler.
Şuara 26/137 Bu benimsediğimiz tutum atalarımızın tutumundan başka bir şey değil ki.
إِنْ هَذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ ﴿١٣٧
İn haza illa hulükul evvelin
Onları azaptan kurtacak doğru hakka davet eden peygamberler gelmesi mucize değilmi ?
Hud! Sen bize bizi inanmaya mecbur bırakacak türden bir mucize getirmedin. Sırf senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz. Sana asla inanmayacağız Kendi bedenleri, hayvanlar, ağaçlar, bitkiler, Güneş, Ay ve yıldızlar. Hud’un söylediği her bir söz mucize idi. Âd onun davetini kabul etmiyordu, tanrılarından vazgeçip tek bir ilah olarak Allah’a inanmıyorlardı
Hud 11/53 Ey Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz."
قَالُواْ يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَن قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ ﴿٥٣
Kalu ya hudü ma ci´tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tariki alihetina an kavlike ve ma nahnü leke bi mü´minın
Şuara 26/138 Biz azaba uğratılacak da değiliz.
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ ﴿١٣٨
Ve ma nahnü bi müazzebin
Hud a.s tevhidi Allah'tan başka ilah edinmeyin Tebliğ etmeye devam ettikçe şaşkınlarını gizleyemiyorlar.kendilerince bahanelerle savuşturuyorlardı
Hud süresi 11/54 "Biz: 'Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır' (demekten) başka bir şey söylemeyiz." Dedi ki: "Allah'ı şahid tutarım, siz de şahidler olun ki, gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım."
إِن نَّقُولُ إِلاَّ اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوَءٍ قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللّهِ وَاشْهَدُواْ أَنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ ﴿٥٤
İn nekulü illa´terake ba´du alilhetina bi su´ kale inni üşhidüllahe veşhedu ennı berıüm mimma tüşrikun
Hud 11/55 «O'ndan başka (taptıklarınızın hepsinden uzağım). Haydi hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet vermeyin!»
مِن دُونِهِ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لاَ تُنظِرُونِ ﴿٥٥﴾
Min dunihi fekıdunı cemıan sümme la tünzırun
Hud 11/ 56 "Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٥٦
İnni tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym
Hud’un bütün gayreti Allah adına idi.
Halkını hiç bıkmadan doğruya çağırdı kurtuluşa ulaştırmayı dilemek yerine onlar istek ve itirazları bitmek bilmiyordu
İbrahim 14/ 10 Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi (hak dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!
قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿١٠
Kalet rusülühüm e fillahi şekkün fatiris semavati vel ard yed´uküm li yağfira leküm min zünubiküm ve yüehhıraküm ila ecelim müsemma kalu in entüm illa beşerum mislüna türıdune en tesudduna amma kane ya´büdü abaüna fe´tuna bi sültanim mübın
İbrahim 14/ 11 Elçileri onlara şöyle dedi: "Biz de tıpkı sizin gibi insandan başka bir şey değiliz ama Allah, kullarından dilediğine iyilikte bulunur. Bizim size mucize getirme yetkimiz de yoktur; Allah'ın izni olursa o başka. İnananlar sadece Allah'a güvensin
قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِن نَّحْنُ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَمُنُّ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَمَا كَانَ لَنَا أَن نَّأْتِيَكُم بِسُلْطَانٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَعلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١١
Kalet lehüm rusülühüm in nahnü illa beşerum mislüküm ve lakinnellahe yemünnü ala mey yeşaü min ibadih ve ma kane lena en ne´tiyeküm bi sültanin illa bi iznillah ve alellahi fel yetevekkelil mü´minun
Hud 11/57 "Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip koruyandır.
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقَدْ أَبْلَغْتُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّونَهُ شَيْئًا إِنَّ رَبِّي عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihi ileyküm ve yestahlifü rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey´a inne rabbı ala külli şey´in hafıyz
Hud 11/ 59 İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O'nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler.
وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُواْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْاْ رُسُلَهُ وَاتَّبَعُواْ أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ ﴿٥٩
Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anid
ÂD Kavmi öğütlere kulak tıkamaya devam ettiler.
Korkunç sona yaklaşan kibirlerinden ödün vermeyerek kendilerine zulum ettiler
Hud 11/ 60 Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
وَأُتْبِعُواْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلا إِنَّ عَادًا كَفَرُواْ رَبَّهُمْ أَلاَ بُعْدًا لِّعَادٍ قَوْمِ هُودٍ ﴿٦٠
Ve ütbiu fi hazihid dünya la´netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu rabbehüm e la bu´del li adin kavmi hud
Hud 11/61 Semud (halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir."
وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُّجِيبٌ ﴿٦١
Ve ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı´büdüllahe maleküm min ilahin ğayruh hüve enşeeküm minel erdi vesta´meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu ileyh inne rabbı karıbüm mücıb
Neyi bekleyeceklerdi? Allah’ın azabını.
Çok sürmedi. Yağmurlar yağmamaya, ünlü İrem bağla-rı kurumaya, ağaçlar sararmaya, çiçekler solmaya başladı Her yeri kuraklık kasıp kavuruyordu. Dev cüsseli insanlar kuruyup güçsüzleşmişlerdi. Hepsi bir yudum suya muhtaç olmuşu.
Bir damla yağmur yağmasını bekliyorlardı.
Araf 7/71 Andolsun" dedi. "Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azab ve gazab gerekli kılındı. Allah'ın kendileri hakkında hiç bir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) birtakım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."
قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤكُم مَّا نَزَّلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ ﴿٧١
Kale kad vekaa aleyküm mir rabbiküm ricsüv ve ğadab e tücadiluneni fı esmain semmeytümuha entüm ve abaüküm ma nezzelellahü biha min sültan fentezıru innı meaküm minel müntezırın,
Kamer 54/19 - Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ
İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
54/20İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
تَنزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ
Zenziun nase ke ennehum a´cazu nahlim munkair
54/21 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿٢١
Fe keyfe kane azabi ve nuzur
Zariyat 51/42 Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.
مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ
Ma tezeru min şey´in etet aleyhi illa cealethu kir ramim
Ahkaf 7/ 27 Andolsun, biz çevrenizde bulunan şehirlerden (birçoğunu) yıkıma uğrattık ve belki dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık.
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُم مِّنَ الْقُرَى وَصَرَّفْنَا الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٢٧
Ve le kad ehlekna ma havleküm minel kura ve sarrafnel ayati leallehüm yarciun
Hud 11/58 Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud'u ve O'nunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli, ağır bir azabtan kurtardık.
وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَنَجَّيْنَاهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ ﴿٥٨
Ve lemma cae emruna necceyna hudev vellezine amenu meahu bi rahmetim minna ve ncceynahüm min azabin ğalıyz
Araf 7/72 Böylece onu ve onunla birlikte olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk.
فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَمَا كَانُواْ مُؤْمِنِينَ
Fe enceynahü vellezine meahü bi rametim minna ve kata´na dabirallezıne kezzebu bi ayatina ve ma kanu mü´minın
Tevbe 9/70 Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وِأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
E lem ye´tihim nebüllezine min kablihim kavmi nuhıv ve adiv ve semude ve kavmi ibrahıme ve ashabi medyene vel mü´tefikat etethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
Âd kavminin kıssa ayetleri evrensel olarak azgın toplumlara bir uyarıdır
Ahkaf 46/21 Ad'ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf'taki kavmini: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım" diye uyarmıştı.
وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿٢١
Vezkür eha ad iz enzera kavmehu bil ahkafi ve kad haletin nüzüru mim beyni yedeyhi ve min halfihi ella ta´büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
Fussilet 41/ 14 Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki: "Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edicileriz."
إِذْ جَاءتْهُمُ الرُّسُلُ مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ قَالُوا لَوْ شَاء رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ ﴿١٤
İz caethümür rusülü mim beyni iydihim ve min halfihim ella ta´büdu illellah kalu lev şae rabbüna le enzele melaiketen fe inna bima ürsiltüm bihı kafirun
Fecr 89/ 6-Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
Elem tere keyfe fe´ale rabbüke bi´adin.
Benzer hataların zamanımızda olması durumunda aynı cezaların verilmesi mümkün müdür? sorusuna Kur’ân’da yer alan iki ayeti okuyarak tefekkür ederek düşünmeliyiz.
Araf 7/96 Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
Ve lev enne ehlel kurâ âmenû vettekav le fetahnâ aleyhim berekâtin mines
Nisa 4/147 Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.
مَّا يَفْعَلُ اللّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ وَكَانَ اللّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا
Mâ yef’alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânallâhu şâkiran alîmâ.
Allah Kur’an’da Ad Kavmi’nin kibirlenme nedeniyle doğru yoldan saptığını ibret haberlerini haberlerini işittik gibi bildirir. İşte insana düşen bu değişmez gerçeği her zaman görmek en büyük ve en üstün olanın her zaman için Allah olduğunu ve sadece O'na kulluk etmekle kurtuluşa erişilebileceğini bilmektir. Her zaman ve her mekânda Allah’a ve Resulüne inanan ve onların yolundan giden mü’minler, başta sıkıntı çekseler de sonuçta kazananlar onlar olmuştur.
Alliimran 53 ve 193 Ey Rabbimiz, indirmiş olduğun mesaja inandık, Peygambere uyduk, bizleri bu mesajın canlı şahitleri arasına yaz. ... Biz, 'Rabbinize iman ediniz' diye imana çağıran bir nida edici işittik, hemen iman ettik,Bu ayetlerden sonra Rabbim işittik duyduk peygamberine uyduk bizi canlı şahidler arasına yaz
Rabbimiz Ad kavminin yaptığını görmedinmi diye sordu.
Kuran'a muhattab olan bizler için öğrenmemiz gereken kıssayı açıklayan ayetleriyle tanımaya çalışacağız inşALLAH
Âd kelime anlamı :âde kökünden lügatte genel kullanım itibarı ile dönmek,yüz çevirilen şeye geri dönmek,tekrar etmek, bir şeye ikinci defa başlamak, olmak, bir hâlden diğerine geçmek,kocamak vazgeçirmek, tekrar başlamak, faydalı olmak,hasta ziyaret etmek, tabip ilâç vermek için hastayı ziyaret etmek gibi
Tarihi kazandığı anlam Helak olmuş Arap kabilelerinin en eskisi olarak Âd kavmini gördükleri için çok eski şeyler hakkında sıfat olarak âdî" ve "âdîye"arkeolojik kalıntılara da âdiyyât" isim verilir olmuştur. Hiçbir işleyeni ve sahibi kalmamış, bu yüzden çoraklaşmış araziye de "=âdi'l-ard" denilmiştir
Âd kavmi özellikleri nedir.?
Yüce Allah'ın yaradılışları itibariyle güçlü sağlıklı insanların bir özelliği de iri yarı .uzun boylu ve yapılı olan bu insanlar kendilerine karşı savaş açan toplulukları bozguna uğratmay başarıyorlardı. Kendilerine güvenleri artınca da kibirlenmeye ve yabancılara düşman olmaya başladılar. “Bizden daha zayıflar” diye düşünüp şehirlerine gelen yabancılara eziyet ettiler. Kafalarına göre işkence ve dayak uygulaması başlattılar. Kervanlar yollarını şaşırsın diye çölde yol izlerini sildiler ve birçok tüccarın çölde kaybolup ölmesine sebebiyet verdiler.Sahip oldukları mal ve mülkün haddi hesabı yok toprakların- dan ise oldukça güzel ve çeşitli nimetlerin fışkırdığı içerisinde sefa içinde yaşadıklarını ,putlarına ve kendilerindeki fiziksel güçlerine çok güvenerek hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan kavmin sonunu akibetini ibret olarak insanlığa haberleri anlatılır
Âd kavmi ne zaman yaşadı
Hz. Nuh’un a.s. torunu olan Âd’ın soyundan oldukları için “Âd Kavmi” ismiyle anılmaktadırlar.Nuh milletinden sonra yaşamış kavim kıssalar içinde Ad kavmi hakkındaki bilgiler ise diğer kitaplarda yoktur.
Araf 7/ 69 "Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız."
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٦٩
E ve acibtüm en caeküm zikrum mir rabbiküm ala racülim minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm hulefae mim ba´di kavmi nuhiv ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun
Ad Kavmi'nin yaşadığı bölge kum tepeleri ile doluydu.Şehirlerine o güne kadar hiç görülmemiş sütunlar ve surlar diktiler. “Bizi kimse yıkamaz” diyerek böbürlendiler.
Şuara 26/ 132 O Allah'tan sakının ki, size o bildiğiniz şeyleri verdi.
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ ﴿١٣٢
Vettekullezi emeddeküm bima ta´lemun
şuara 133 "Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti."
أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ ﴿١٣٣
Emeddeküm bi en´amiv ve benin
şuara 26/133 cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir.
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٣٤﴾
Ve cennativ ve uyun
26/128 :Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar,saray tapınaklar mı yükselteceksiniz
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
E tebnune bi külli riy´in ayeten ta´besun
26/129 : Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam malikaneler mi edineceksiniz?
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
Ve tettehizune mesanıa lealleküm tahlüdun
Peygamberimiz a.s görmesi mümkün olmayan ama Ad ve semud kavmi arab beldelerinde yaşayan Firavununda Arap beldeleri ile yakınlığı bitişik olan beldelerdir.Evrensel olarak bu gün ve Kura'nın indirildiği zamanda tevatürende olsa kesin haberleri anlatılan kavimlerdi.Muhattap olarak hem peygamberimizi hemde tüm inanları muhattab almaktadır elbette biliyorsun”
Ad kavminin yaşadığı bölge Kuran'da, Ahkaf olarak isimlendirilir. Ahkaf, aynı zamanda Kur'an'da müstakil bir sureye isim olarak verilmiştir.anlamı “rüzgarların yaptığı kum tepeleri”demektir
Âd Kavminin kimliği
Ad kavmi Hz Nuh (as) sonra gelmiş kavimdir Hz. Nuh’un a.s. torunu olan Âd’ın soyundan oldukları için “Âd Kavmi” ismiyle anılmaktadırlar
Araf 7/ 69 "Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız."
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٦٩
E ve acibtüm en caeküm zikrum mir rabbiküm ala racülim minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm hulefae mim ba´di kavmi nuhiv ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun
Büyük ihtişamlı Yüksek sutunları yapıtları ile tanınan , Verimli topraklar üzerinde tarım yaparak yaşayan ve kendisine barajlar ve su kanalları yapan gösterişli muazzam olan sarayları inşa ediyorlar. Özellikle İrem şehri dillere destan olacak güzellikte tanınan bir yerleşim yeridir.
Fecr 89/8- Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.
Âd kavmi gözlerini daha fazlasına diktiler. “Biz herkesten üstünüz. Onlardan farklı olmalıyız” dediler
Fussilet 41/15 Âd milleti yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış “Bizden daha kuvvetli kim vardır?”demişti. Allah’ın kendilerinden daha kuvvetli olduğunu görmüyorlardı değil mi? Ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.Hakkı inkâr ediyor, Allah’ı inkâr ediyor ve putları ilah biliyorlardı. Allah’a karşı kibirleniyorlardı
فَاَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ اَشَدُّ مِنَّا قُوَّةًۜ اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَهُمْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
Fe emma adün festekberu fil erdi bi ğayril hakkı ve kalu men eşeddü minna kuvveh e ve lem yerav ennellahellezı halekahüm hüve eşeddü minhüm kuvveh kanu bi ayatina yechadun
Âd Kavminin din algısı şirk üzerindedirKendi nefislerini putlaştırdıkları için büyüklenerek yaşam sürüyorlar ve ortaya attıkları Allahtan başka edindikleri ağaçtan taştan anıtlar putları olmuştu.Zamanla mizaclarını ,insanlıklarını yitirmişler.Ahlaki değerlerini tüketen iyiden iyiye bozulmuş her şeyde kendi kuvvetileriyle kazandıklarını düşünür hale geldiler .
İbrahim14/ 9 Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerinki onları Allah’tan başkası bilmez haberleri size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz” dediler.
أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ لاَ يَعْلَمُهُمْ إِلاَّ اللّهُ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّواْ أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُواْ إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ ﴿٩
E lem ye´tiküm nebeüllezine min kabliküm kavmi nuhıv ve adiv ve semude vellezıne mim ba´dihim la ya´lemühüm ilellah caethüm rusülühüm bil beyyinati fe raddu eydiyehüm fı efvahihim ve kalu inna kefarna bima ürsiltüm bihı ve inna le fı şekkim mimma ted´unena ileyhi mürıb
İbrahim14/ 10 Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin."
قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿١٠
Kalet rusülühüm e fillahi şekkün fatiris semavati vel ard yed´uküm li yağfira leküm min zünubiküm ve yüehhıraküm ila ecelim müsemma kalu in entüm illa beşerum mislüna türıdune en tesudduna amma kane ya´büdü abaüna fe´tuna bi sültanim mübın
Hz Hud onları uyarmak hatalarından döndürmek için görevlendirildi
Hud as Allah tarafından gönderildiğini kabul etmeyenler Allah'ın mesajına kulak tıkamaya ve azgınlaşan her insanın düşüncelerine ve fiilerine yansıtan kibirleri Hz Hud'a menfaati olduğu için bu işe kalkıştığı iftiralarına Yüce Allah Elçisiyle buyurduğu üzere
Hud 11/51 Ey kavmim! Sizden bu (çabam) için maddi bir karşılık talep etmiyorum. Yaptıklarımın karşılığını takdir edecek olan yalnızca beni yoktan var edendir. Bunu olsun akledemiyor musunuz?
يَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي أَفَلاَ تَعْقِلُونَ ﴿٥١
Ya kavmi la es´elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezi fetaranı e fe la ta´kılun
Hz Hud' Allahın risaletini uygulamaya koyulurken onları Allah'tan başka ilah olmadığını ve bu günahlarından tevbe etmelerini düşünmeye akıllarını kullanmalarını kalplerindeki özü itiraf etmeye davet etti
Hud 11/52 Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.
وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَى قُوَّتِكُمْ وَلاَ تَتَوَلَّوْاْ مُجْرِمِينَ ﴿٥٢
Ve ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimin
Allah elçisini yalandılar
Hud'un ahlakının buna müsaid olmadığını çok iyi bildikleri halde bu güzel davetine karşılık ,onlarda Allah elçisini yalanlamaya devam ederek iftriralarına birde akılsızlıkla yalancılıkla suçlamalar getirildi
Araf 7 /66 Kavminin önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ ﴿٦٦
Kalel meleüllezine keferu min kavmihı inna le nerake fı sefahetiv ve inna le nesunnüke minel kazibın
Hud a.s onların söylediklerine aldırış etmeden Allah tan aldığı görevin sorumluluğu uygulamaya devam etti
Hz hud onların içinde bulundukları hatalarından vazgeçmeleri için mücadele ettiği halde Kalpleri katılaşan kavim iftiralarına devam ederek bu ayetlerde kavmin özelliklerini tanıtıyordu
Araf 7/67(Hud:) "Ey kavmim" dedi. "Bende 'akıl yetersizliği' yoktur; ama ben gerçekten alemlerin Rabbinden bir elçiyim" dedi.
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٦٧
Kale ya kavmi leyse bi sefahetüv ve lakinnı rasulüm mir rabbil alemın
Araf 7/68 Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm."
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
Übelliğuküm risalati rabbi ve ene leküm nasıhun emın
Yüce Allahın bu insanlara verdiği nimetleri Allaha karşı kullanarak nankörlük ettiler zulum yapmaya hak sahibi olduğunu kibirlerinin sembolü olan anlamsız işlerle uğraşmaya devam ediyorlar azgınlıkları gönül kulaklarını sağır etmişti Allahın elçisinin öğütleri de fayda
vermedi Hud a.s Boşuna konuşma sen öğüt versende vermesende asla vazgeçecek değiliz bizim için aynıdır. dediler
şuara 26/ 136 'İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.
قَالُوا سَوَاء عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ
Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaizıyn
Hud a.s Allahın görevlendiği kavmine karşı onları bu tutumdan vazgeçmeleri için hakikatleri tebliğ etti. .Bu umurlarında bile değildi ve azgınlıklarının sona doğru tırmandıran tutumlarına devam ettiler.
Şuara 26/137 Bu benimsediğimiz tutum atalarımızın tutumundan başka bir şey değil ki.
إِنْ هَذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ ﴿١٣٧
İn haza illa hulükul evvelin
Onları azaptan kurtacak doğru hakka davet eden peygamberler gelmesi mucize değilmi ?
Hud! Sen bize bizi inanmaya mecbur bırakacak türden bir mucize getirmedin. Sırf senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz. Sana asla inanmayacağız Kendi bedenleri, hayvanlar, ağaçlar, bitkiler, Güneş, Ay ve yıldızlar. Hud’un söylediği her bir söz mucize idi. Âd onun davetini kabul etmiyordu, tanrılarından vazgeçip tek bir ilah olarak Allah’a inanmıyorlardı
Hud 11/53 Ey Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz."
قَالُواْ يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَن قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ ﴿٥٣
Kalu ya hudü ma ci´tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tariki alihetina an kavlike ve ma nahnü leke bi mü´minın
Şuara 26/138 Biz azaba uğratılacak da değiliz.
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ ﴿١٣٨
Ve ma nahnü bi müazzebin
Hud a.s tevhidi Allah'tan başka ilah edinmeyin Tebliğ etmeye devam ettikçe şaşkınlarını gizleyemiyorlar.kendilerince bahanelerle savuşturuyorlardı
Hud süresi 11/54 "Biz: 'Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır' (demekten) başka bir şey söylemeyiz." Dedi ki: "Allah'ı şahid tutarım, siz de şahidler olun ki, gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım."
إِن نَّقُولُ إِلاَّ اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوَءٍ قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللّهِ وَاشْهَدُواْ أَنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ ﴿٥٤
İn nekulü illa´terake ba´du alilhetina bi su´ kale inni üşhidüllahe veşhedu ennı berıüm mimma tüşrikun
Hud 11/55 «O'ndan başka (taptıklarınızın hepsinden uzağım). Haydi hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet vermeyin!»
مِن دُونِهِ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لاَ تُنظِرُونِ ﴿٥٥﴾
Min dunihi fekıdunı cemıan sümme la tünzırun
Hud 11/ 56 "Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٥٦
İnni tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym
Hud’un bütün gayreti Allah adına idi.
Halkını hiç bıkmadan doğruya çağırdı kurtuluşa ulaştırmayı dilemek yerine onlar istek ve itirazları bitmek bilmiyordu
İbrahim 14/ 10 Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi (hak dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!
قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ﴿١٠
Kalet rusülühüm e fillahi şekkün fatiris semavati vel ard yed´uküm li yağfira leküm min zünubiküm ve yüehhıraküm ila ecelim müsemma kalu in entüm illa beşerum mislüna türıdune en tesudduna amma kane ya´büdü abaüna fe´tuna bi sültanim mübın
İbrahim 14/ 11 Elçileri onlara şöyle dedi: "Biz de tıpkı sizin gibi insandan başka bir şey değiliz ama Allah, kullarından dilediğine iyilikte bulunur. Bizim size mucize getirme yetkimiz de yoktur; Allah'ın izni olursa o başka. İnananlar sadece Allah'a güvensin
قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِن نَّحْنُ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَمُنُّ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَمَا كَانَ لَنَا أَن نَّأْتِيَكُم بِسُلْطَانٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَعلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١١
Kalet lehüm rusülühüm in nahnü illa beşerum mislüküm ve lakinnellahe yemünnü ala mey yeşaü min ibadih ve ma kane lena en ne´tiyeküm bi sültanin illa bi iznillah ve alellahi fel yetevekkelil mü´minun
Hud 11/57 "Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip koruyandır.
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقَدْ أَبْلَغْتُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّونَهُ شَيْئًا إِنَّ رَبِّي عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihi ileyküm ve yestahlifü rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey´a inne rabbı ala külli şey´in hafıyz
Hud 11/ 59 İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O'nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler.
وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُواْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْاْ رُسُلَهُ وَاتَّبَعُواْ أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ ﴿٥٩
Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anid
ÂD Kavmi öğütlere kulak tıkamaya devam ettiler.
Korkunç sona yaklaşan kibirlerinden ödün vermeyerek kendilerine zulum ettiler
Hud 11/ 60 Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
وَأُتْبِعُواْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلا إِنَّ عَادًا كَفَرُواْ رَبَّهُمْ أَلاَ بُعْدًا لِّعَادٍ قَوْمِ هُودٍ ﴿٦٠
Ve ütbiu fi hazihid dünya la´netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu rabbehüm e la bu´del li adin kavmi hud
Hud 11/61 Semud (halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir."
وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُّجِيبٌ ﴿٦١
Ve ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı´büdüllahe maleküm min ilahin ğayruh hüve enşeeküm minel erdi vesta´meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu ileyh inne rabbı karıbüm mücıb
Neyi bekleyeceklerdi? Allah’ın azabını.
Çok sürmedi. Yağmurlar yağmamaya, ünlü İrem bağla-rı kurumaya, ağaçlar sararmaya, çiçekler solmaya başladı Her yeri kuraklık kasıp kavuruyordu. Dev cüsseli insanlar kuruyup güçsüzleşmişlerdi. Hepsi bir yudum suya muhtaç olmuşu.
Bir damla yağmur yağmasını bekliyorlardı.
Araf 7/71 Andolsun" dedi. "Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azab ve gazab gerekli kılındı. Allah'ın kendileri hakkında hiç bir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) birtakım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."
قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤكُم مَّا نَزَّلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ ﴿٧١
Kale kad vekaa aleyküm mir rabbiküm ricsüv ve ğadab e tücadiluneni fı esmain semmeytümuha entüm ve abaüküm ma nezzelellahü biha min sültan fentezıru innı meaküm minel müntezırın,
Kamer 54/19 - Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ
İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
54/20İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
تَنزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ
Zenziun nase ke ennehum a´cazu nahlim munkair
54/21 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ﴿٢١
Fe keyfe kane azabi ve nuzur
Zariyat 51/42 Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.
مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ
Ma tezeru min şey´in etet aleyhi illa cealethu kir ramim
Ahkaf 7/ 27 Andolsun, biz çevrenizde bulunan şehirlerden (birçoğunu) yıkıma uğrattık ve belki dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık.
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُم مِّنَ الْقُرَى وَصَرَّفْنَا الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٢٧
Ve le kad ehlekna ma havleküm minel kura ve sarrafnel ayati leallehüm yarciun
Hud 11/58 Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud'u ve O'nunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli, ağır bir azabtan kurtardık.
وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَنَجَّيْنَاهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ ﴿٥٨
Ve lemma cae emruna necceyna hudev vellezine amenu meahu bi rahmetim minna ve ncceynahüm min azabin ğalıyz
Araf 7/72 Böylece onu ve onunla birlikte olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk.
فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَمَا كَانُواْ مُؤْمِنِينَ
Fe enceynahü vellezine meahü bi rametim minna ve kata´na dabirallezıne kezzebu bi ayatina ve ma kanu mü´minın
Tevbe 9/70 Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وِأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
E lem ye´tihim nebüllezine min kablihim kavmi nuhıv ve adiv ve semude ve kavmi ibrahıme ve ashabi medyene vel mü´tefikat etethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
Âd kavminin kıssa ayetleri evrensel olarak azgın toplumlara bir uyarıdır
Ahkaf 46/21 Ad'ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf'taki kavmini: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım" diye uyarmıştı.
وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿٢١
Vezkür eha ad iz enzera kavmehu bil ahkafi ve kad haletin nüzüru mim beyni yedeyhi ve min halfihi ella ta´büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
Fussilet 41/ 14 Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki: "Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edicileriz."
إِذْ جَاءتْهُمُ الرُّسُلُ مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ قَالُوا لَوْ شَاء رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ ﴿١٤
İz caethümür rusülü mim beyni iydihim ve min halfihim ella ta´büdu illellah kalu lev şae rabbüna le enzele melaiketen fe inna bima ürsiltüm bihı kafirun
Fecr 89/ 6-Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
Elem tere keyfe fe´ale rabbüke bi´adin.
Benzer hataların zamanımızda olması durumunda aynı cezaların verilmesi mümkün müdür? sorusuna Kur’ân’da yer alan iki ayeti okuyarak tefekkür ederek düşünmeliyiz.
Araf 7/96 Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
Ve lev enne ehlel kurâ âmenû vettekav le fetahnâ aleyhim berekâtin mines
Nisa 4/147 Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.
مَّا يَفْعَلُ اللّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ وَكَانَ اللّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا
Mâ yef’alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânallâhu şâkiran alîmâ.
Allah Kur’an’da Ad Kavmi’nin kibirlenme nedeniyle doğru yoldan saptığını ibret haberlerini haberlerini işittik gibi bildirir. İşte insana düşen bu değişmez gerçeği her zaman görmek en büyük ve en üstün olanın her zaman için Allah olduğunu ve sadece O'na kulluk etmekle kurtuluşa erişilebileceğini bilmektir. Her zaman ve her mekânda Allah’a ve Resulüne inanan ve onların yolundan giden mü’minler, başta sıkıntı çekseler de sonuçta kazananlar onlar olmuştur.
Alliimran 53 ve 193 Ey Rabbimiz, indirmiş olduğun mesaja inandık, Peygambere uyduk, bizleri bu mesajın canlı şahitleri arasına yaz. ... Biz, 'Rabbinize iman ediniz' diye imana çağıran bir nida edici işittik, hemen iman ettik,Bu ayetlerden sonra Rabbim işittik duyduk peygamberine uyduk bizi canlı şahidler arasına yaz
Hanımlar kuran dersleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder