8 Mayıs 2017 Pazartesi
4-Örtü /Tesettür ve İffet Kavramı
Kur'an'ın İndirildiği ve Önceki Toplumlarda,Örtü Bilinen Bir Şeydir.
Kur'an, örtünme konusunda Arap toplumunda daha önce olmayan. bilinmeyen bir uygulamayı getirmemiştir.Kur'an'ın ilk vahiyleri baş örtünme konusu da değildi.
Örtünme ile ilgili Kur'an'da dört kavram vardır.
1- Cilbab :Çoğulu humur eşarptan büyük örtü olan kadının sadece dış giysi olarak geçmişte ve günümüzde uygulanması Bu kelimenin temel anlamı:Doğrudan kadınların vücutlarını örtmeleri ile ilgilidir.
2- Himar/ Hamr : Kelime köklerinde mutlaka baş,kafa anlamını vurgular ve örtü örtme gibi anlamlara sahiptir.
3- Teberrrüc :Kadının, doğuştan gelen tabii ve edinilen sun'i güzelliklerini uygun olmayan yerlerde kasıtlı olarak göstermesi; bunun için çaba sarfetmesi anlamında
4- Kavli Maruf : kadınların “konuşmaları” ile ilgilidir
Bu kelimelerin daha detaylı bilgi için blogumuzdaki 2-Kur'an Sözlüğü Bölümünden bkz.
Bu Ayetler,Nuzulu ;Hicretin 5-6. yılında başlayıp,17 yıl sürecte vahiy oldu.
Kur'an'ı kerim-de Kadın erkek ilişkileri ve örtünme ile ilgili ayetlerin tamamı 24. Nur ve 33. Ahzab surelerinde yer almaktadır. Bu iki sure Medinede indirildikleri için tamamı Medeni surelerdir.Vahiy başlangıçı 610 senesi ile bu iki surenin iniş zamanı arasında on yedi yıllık bir zaman vardır.Konumuzla ilgili örtünme ilgili ayetleri ise Hendek Savaşı ve sonrasında nazil olan ,hendek savaşının bir diğer adı ;olan Ahzap savaşıdır.Ahzap süresinden,muhtemel dokuzuncu yıla kadar bu iki surenin nazil oluş zamanı arasında on yedi yıllık bir zaman diliminin bulunması, 'örtünme' ile ilgili ayetlerin oldukça geç bir dönemde indiğini göstermektedir.Örtünme milattan önceki devirlerde gerek yüzeysel ,gerekse geleneksel anlamda kullanılan örtüler vardı..
Bu Ayetlerin,Kadın,Erkek İlişkileri Düzenlenmesi gerekliliği
Bu dönem Mekke müşriklerinin, askeri düzeyde, yeni kurulan Medine İslam toplumuna tam olarak maglup oldukları,Medine'deki münafıklarla Yahudilerin bazen anlaşma yoluna da giderek İslam toplumunu çeşitli şekillerde yıldırma, bozma çabası içinde bulundukları bir dönemdir.Öyle ki Hz. Peygamber'in evleri gözlenmeye başlamış, Müslümanların özel aşamalarından negatif durumlar yakalanmaya çalışılmıştır.Bu ayetlerin o günkü Medine’de yaşanan yürürlükteki duruma cevap olurken bu mesajların tüm toplumları kapsadığını unutulmamalıdır.
Bu kavramlarla ilgili ayetlerı Kur'an'nın indiği toplumdaki ve günümüze dair verilmek istenen mesajlarını kavrayarak okumak, ne dendiğini apaçık bir şekilde ortaya koyan öğütlere kulak verelim.
Bu Hükümler Her Şartta ve Zamanda Geçerlidir.
Günümüzde, mana ve maksatları açık, taşıdığı bu hükümleri hem ilk muhatapları olan kadın -erkekler hem de onlardan sonra gelenlere farzdır.Allah buyuruyor,
Nur 24/1İşte bu âyetler bizim indirdiğimiz ve hükümlerini üzerinize farz kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda açık açık âyetler indirdik.
سُورَةٌ أَنزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا وَأَنزَلْنَا فِيهَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لَّعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Sûratun enzelnâhâ ve faradnâhâ ve enzelnâ fîhâ âyâtin beyyinâtin leallekum tezekkerûn.
CİLBAB KAVRAMI
İlk Emir Resulullah S.A.ve Eşleri ve Kızları Tüm mümin kadınlara
Bu,İlk emir onların diğer kadınların Önderi olduklarını göstermektedir.Diğer kadınlar onlara uyacakları için önce onların sarılmaları, aynen yerine getirmek İslam önce iyiliği kendi için Bakara 44 uygulayınca davetin önce kendinde ve aile efradında tatbik etmelidir.Resulullah sav'ın zevceleri ve kızlarının önder ve öncü olmaları gerekir.
Ahzap 33/59 Ey Nebî! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle cilbablarını büyük başörtülerini üzerlerine alsınlar..Bu onların tanınmaları ve böylece eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Yâ eyyuhân nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihin,zâlike ednâ en yu’rafne fe lâ yu’zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ
Kimlere Hitap ediliyor
1- Nebi eşlerine 2- kızlarına 3- İnanan yani mümin olan her inanan kadınlara.Örtünmenin bütün mümin kadınlara emredildiğine, onların da bu umumi dir.
Kur'anın ilk muhataplarından itibaren cilbab şekli ,mahiyeti
Cilbab dış kıyafeti ayetinin nuzulu ve zaman içerisinde gelişen türleri hakkında çeşitli rivayetler vardır.En dikkat cekici olan rivayette ise Validemiz Ummu Seleme'den söyle dediğini aktarılır ;Öyleki Cilbab ayetin nuzulundan sonra ensar kadınları, giydikleri siyah elbiselerden ötürü adeta başlarında siyah kargalar varmış gibi dışarı çıktılar.dediği gibi .Daha sonraları asırlarda toplumda kullanılan yöresel ve örfi olan on kusur model cilbab modelleri çıkmış.Mesela Rida: adıyla bilinen sadece bütün bedeni örten üstlük modeli ,Yüz ve bedeni örten elbiseler ,Kamis : adıyla bilinen gömlek modelleri Milhafe :Çarşaf uzun geniş örtüler. İzâr :Çok geniş dış kesimli elbiseleri modelleri
vardır.Demekki her toplumun kültürel,geleneklerine göre modellerde farklıklar olmuştur.Kur'an'da ise sadece bir tek model var Takva süs elbisesi: tek özelliği Allah'ın koyduğu sınırlara dikkat ederek,cinsel cazibenin öne çıkarmayan iradesine hakim olunan içe dönük haya ve dışa dönük hayasızlık, çirkinliklerden, sıcaktan zırh gibi koruyan bir elbise.Araf 7/ 26 ve Nahl16/81
Cilbab Ayetinin indiği döneme ait rivayetlerde deniliyor ki ;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ve Tüm Kaynaklarda,Cilbab Ayetinin indiği döneme ait rivayetlerde ''O dönemlerde Arap evlerinin içinde tuvalet yoktu. Bu ihtiyacı gidermek için mümin kadınlar dışarıya çıktıklarında, o devirde devlet koruması ve otoritesi olmadığından, bazı ahlaksız serserilerin saldırısına ve cinsel tacizine uğramaktaydılar. Sarkıntılık edenler, cariye sanmıştık diye kendilerini savunuyorlardı.Olay Allah rasulune anlatılmış , ayet de bunun üzerine inmiştir''. Müslüman kadınlar ve köle olarak bilinen kadınlar ,onların ayırt edilebilmesi için, dış elbise cilbâb giymeleri önerilmektedir''.şeklinde farklı bilgiler verilmektedir.Oysa Kur'an'ın mesajları evrenseldir.Anlaşılmak ve yaşanmak ibret almak için indirilmişdir.
HİMAR KAVRAMI
İlk Hitab mümin ERKEKLERE Göz ve Fecrleri Muhafaza emri
Nur 24/30 Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar,ferçlerini korusunlar.Zira böyle yapmaları, onlar için temiz bir davranıştır. Kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ۚ ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
Kul lil mü´minine yeğuddu min ebsarihim ve yahfezu fürucehüm zalike ezka lehüm innellahe habırum bima yasneun.
Dikkat et Yaratan hiç bilmez mi!
Allah örtüden önce , içe dönük bir çabayı emrediyor. Gözlerini,erkeklerde ve kadınlarda bakmak yasak olan yerlerden çekmelerini ve kendi ferçlerini de muhafaza altına alıp kısmen de olsa, görülmesine mani olmalarını istemektedir Bu durumlarda karşılaştıkları zaman İnsanları tahrik eden en önemli etken bakışlardır.Göz görünce şehvet düşüncesi uyanır ve insanı zinaya sürükleyebilir Göz, güzel bakıp güzel gördüğü gibi kötü bakıp günahın da bir aracı olabilir. Onu bu yoldan alıkoyacak insanın kendi iradesidir.
Yüce Mevla insanın hem içini hem dışını görmektedir .
Mülk 67/14 Hiç, yaratan bilmez mi? O, en ince işleri bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
Ela ya´lemu men haleka ve huvelletiyfulhabiyru.
Ayette ''Zira böyle yapmaları, onlar için temiz bir davranıştır.'' buyuruyor.
Fırsat ve imkan buldukça kötülüğe meyleden insanın görünüşte temiz olması ahlak açısından pek bir şey ifade etmez.Haşyetullah sahibi olup imanı gereği temiz kılınan kalbi ve zihni temiz müminler sözleriyle, işleriyle ve davranışlanyla da temiz kalır ve temiz bir hayat yaşarlar.
Cünki Rabbimiz her şeyi ince teferruatına kadar, en ince noktalarına bilir
Yüce Mevlamız; kendisinden utanmamızı, kendisine karşı saygılı ve dikkatli davranmamızı istemektedir.
Mümin 40/ 19 Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ
Ya’lemu hâinetel a’yuni ve mâ tuhfîs sudûr.
Haşyetullah duyanlara Yüce Rableri de onlara temiz bir hayat yaşat
Nahl 16/97 Erkekten, Kadından her kim mümin olarak iyi bir iş yaparsa, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları işlerin daha güzeli ile mükafatlarını mutlaka vereceğiz.
مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu hayâten tayyibeten, ve le necziyennehum ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn..
Kasti olmayan ilk bakıştan, kişi sorumlu tutulmamıştır.
Ancak tekrar tekrar bakmak yasaklanmıştır. Allah rasulu Hz. Ali’ye, “Ya Ali! Harama karşı bakışa bakış ekleme. Birincisi senin için vebal yoktur; ama ikincisi aleyhinedir” (Tirmizi, Edeb 28) demiştir.
Kadın için, ahlaki ve mecburi ev içi örtünmenin sınırları
Nur 30-31 ayetleri kadın ,erkek için aynısıdır. bakmamağı,bakışları kaçırmayı sakınma indirme, arzulu ve iradeli bakışlardan sakınma emridir.Kur’an,haramdan sakındırmayı emrederek her ikisine de sorumluluk yüklemektedir.
Nur 24/31 Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar;ferçlerini /iffetlerini korusunlar Güzelliklerinden/ ziynetlerinden yüz ve el gibi görünen kısımlar dışındakileri açmasınlar. Başörtüleri /humuruhinne bir kısmını yakalarının /cuyûbihinne üstüne vursunlar. kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, sağ ellerinizin malik olduğu kimselerin , cinsel isteklerden yoksun olan erkeklerin,ve kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan küçük çocuklar dışında hiç kimseye ziynetlerini / süslerini açmasınlar. Gizledikleri güzellikleri bilinsin diye ayaklarının bir bölümü ile yere vurmasınlar. ve siz Ey Müminler, hep birlikte günahları terk edip Allah’a yönelin ki umduğunuza kavuşasınız.
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ, velyadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, v e lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhâl mu’minûne leallekum tuflihûn
Kur'an'ın İndiği o günkü toplumda ve evrensel olarak bu tür davranışlara göre
1- Bakışlarını sakınmayan,
2- Irz ve namuslarını korumayan.
3- Görünmesi zarurî olan yerler dışındaki yerlerini de cinsel cazibelerini sergilemek için açıp saçan,
4- Başörtülerini yakalarının üzerine salmayan bir takım kadınlar vardır.
5-Allah'ın ruhsat verdiği kişiler dışındakilere ziynetlerini / süslerini açanlar..
Füruc,:Ferc’in çoğuludur.Ferç, bir şeydeki yarık, çatlak; duvardaki ayrık; parmak aralarındaki açıklık; çatallı bir nesnede tarafların ayrılma noktası; delik; elbisedeki yırtık; insanda iki bacak arası/apış arası, yani avret mahalli anlamlarına ve kelimenin kök anlamına baktığımızda kadının sadece avret yerleri anlamında namus iffet anlamında meal verilmiştir.
Humuruhinne :Hımar tekil olan ve çoğulu ise humurdur Baş örtüsü olarak geçen bu kelime ''Hamr'' kökünden gelir.Bu kelimenin en önemli özelliği baş ile ilgili olmasıdır.
Cuyûbihinne :Ayette geçen ikinci kelime , kısaca yaka anlamındadır. ceyb kelimesinin çoğulu. cüyubdur.Başörtüsünün de baştan itibaren yaka yırtmacının uzandığı kısma kadar örtülmesi gerektiğini ifade eder.
1-Mümin kadınlar,Tanınması ,İnciltilmemesi
Cilbab, genel anlamıda dış giysisi mümin kadınlarla mümin olmayan kadınların birlikte yaşamakta oldukları /karma bir toplumda, şayet başka kadınlarla karıştırılabilirler.Kimlik ve iffetli kişiliklerini tanıtan ,ayırt edici bir alamet taşımaları anlamındadır. islamdan önce örtünme adeti yüzeysel ve özellikle kadına saygı gösterilmediğini,kadınlar da erkeklerden sakınmadıkları başörtülerini enselerine bağlayarak veya geriye doğru bırakanlar ,yakaları önden açık,boyunları ve gerdanlıkları ortaya çıkaran,süsleri gözüküp ,erkeklerin ilgisini çekmek için süslenen, açık saçık kıyafetler giyinen, bakışlarıyla ilgi toplamaya çalışanlar fıtratındaki hayaya uymayan kadınlar birbirilerinden etkilenerek artık zinaya götüren davranışlardan bahsedilmektedir.
2. Mümin kadınlarda gözlerini sakınsınlar;ferçlerini Muhafaza etsinler
Örtmek suretiyle korusunlar, sağlam olan bir kısmını örtüp de bir kısmı açık kalmasın;başkaları tarafından görülmesin örtmekte dikkatli olsunlar öyleki
ayaklarının bir bölümü ile yere vurmasınlar kendiliğinden,yürüdükçe yahut oturup kalkarken açılma, görünmek gibi durum olmasın. Giyimlerinin insani niteliğe uygun bilhassa takvaya uygun olmasına özen göstersinler anlamında Ayette Allah ayırım yapmadığı halde, erkeklere gelince ulemalar nedense sadece göbek arası demişler,günümüzde evlilik dışı ilişkiler peşinde veya şöhret peşinde koşan bir kısım erkekler vucudlarını baştan aşağı sergiliyor sağlıktan ziyade sırf dikkat çekme, cazibelerini sergilediklerini, görüyoruz ayetler her çağda güncelliği koruyarak hayran bırakıyor.
3-Yüce Allah'ın kadınlara ev içi ruhsat verdiği kişiler.
Kapalı bir yerde baş başa kalmamak şartıyla bir kadın, kendisine yabancı olan erkeklerle aynı ortamda bulunabilir. Erkekler, kadının birinci dereceden yakınları 1.Kocası: Kadın kocasının yanında dilediği gibi giyinebilir.Eşler arasında örtünme bakımından bir sınır söz konusu değildir 2.Babası Dedeleri baba tarafımız dedeler amcalar ve dayılar da dahildir,3.Kayınpederi 4.Oğlu 5.Kocasının oğlu ,erkek torunlar 6.Erkek kardeşi 7.Erkek kardeşinin oğlu , 8.Kız kardeşinin oğlu yeğenler,buraya kadar kadının birinci dereceden yakınları olan erkekler.Bu sayılanların dışında kocasının erkek kardeşleri veya diğer erkek akrabalarının yanında mahrem yerlerini açamaz! Fakat bunlarla konuşması, selamlaşması yasak değildir.
Kendi Kadınları: Anne ve kız kardeşler ailedeki birinci derecede yakın kadınlar olabileceği gibi toplumdaki birbirini tanıyan dost kadınlar Kendi kadınları Mümin Müslüman kadınlar demektedirler.
Sağ Ellerinin Malik oldukları mâ meleket eymânu : Eyman kelimesi, sağ el anlamına da gelen Arapça’da yemin kelimesinin çoğulu olup, çoğul biçimiyle Kuran'da bu kelime yeminler anlaşmalar anlamında kullanılmakta sağ ellerin , yani yeminlerinizin, anlaşmalarınızın sahip olduğu anlamına geliyor.Yanlız, sahiplik kişilere/kişiye değil yeminin kendisine yapılarak yemin ön planda tutuluyor.Cinsiyet ayrımı yapmadan, yemin edilerek kurulmuş bir nikah akdine evlilik de veya yemin edilerek bir kadın veya erkek ile yapılmış Yeminlerinin anlaşmalı olduklarına ortada olan bir sahiplenme bulunuyor anlaşma/sözleşme evin içinde çalışan kiralık işçi de, yemin edilerek sahip çıkılan kişilere bakımları üstlenilen çocuklar vs.Burada bir sözleşme akdiyle oluşan ev halkından karı, koca, belki evde o sıra kalan bir misafir veya sürekliçalışmadan sonra artık evin insanı o da zımni bir sözleşmeye dayanarak o evde kalmaktadır, ortada ev sahibinin evde kalmaya izin verme rızası vardır.
Cinsellik kalmamış Erkekler :İhtiyarlık ve düşkünlük , çocuk gibi aklı sahip hayra, şerre ermeyen düşünemiyecek kadar aciz, cinsel duyguları körelmiş anlamında tabiin kelimesi, kim ne derse ona uyan, birinin peşine takılma durumunda olan veya ihtiyarlar, anlamındadır.
Küçük Çocuklar :Arapçada Tıfıllar Kadınların cinsel durumları hakkında henüz hiçbir bilgi sahibi olmamış, bu konuya aklı ermeyecek yaş ve durumdaki küçük çocuklardır.
Mü'min kadınların,ayette sayılan şıkta bulunan kimselerin yanında sev'atları hariç ziynetlerini/ bedenlerini ile başlarını, boyunlarını, gerdanlarını, kollarını ve dizden aşağı bacaklarını açmalarında, bu sayılan kimseler tarafından bu yerlerin görülmesinde hiç bir günah yoktur.Açılması yada görülmesi haram değildir.
Müminun 23/5 Ve onlar, iffetlerini koruyanlardır.
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn
Müminun 23/6 Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı tutumları hariç bu konuda kınanmış değillerdir.
إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn
ZİYNET KAVRAMI
4-Ziynet : Kuranın bütünlüğüne bakınca değerli şeylerdir.Arapça, Süs ve süslemek anlamına gelen za’ne زَانَ kökünden gelen bir sözcüktür. Güzellik katan veya çirkinliği gideren hal, durum, Ziynetin takı, mücevher ve doğal tabii ve süsler,olduğu gibi bir şeyin zatında,tabiatında var olan güzellik süslü,lekesiz ,kusursuzluk anlamlarınada gelmektedir
Kadının Ziynetleri İki Kısım Görünen Ziynetleri ve Gizli Ziynetleri
Nur 31 'de Ziynetlerinden'' yüz ve el gibi görünen kısımlar'' ve devamında ''gizledikleri güzellikleri'' bilinsin diye ayaklarının bir bölümü ile yere vurmasınlar. O günki toplumda kadınlardan bazılarının erkeklerin arasından geçerken ökçelerini yere sert sert vurarak yürürlerdi halhallın sesi işitilince bakışlar üzerine vucudundaki tüm ziynetleri şehvet hissine galip olanlan uyanır, saldırılara maruz kalırlardı
Kur'anın mesajları evrenseldir.Her çağda süsler araçlar değişsede ,
Asıl amaçtır cünki her toplumda bu tür davranışlarla gizli ziynetleri vucudu ifşa edercesine dikkati celbetmemeye yönelik uyarıdır.
Allah insanı en güzel doğal ziynetlerle donatarak yaratmıştır.
Kadının yaratılışına fıtratına göre güzellikler bahşetmiştir.Bedeninin , Saçları, yüzü, boynu, gerdanlığı, kolları, ayakları,kadın her şeyiyle güzeldir.Buna ilave edilen takındıkları ziynetlerde güzelliklerine güzellik katar.Ancak yaratılıştan kendisine verilen utanma duygusundan güzellik ve süslerini istediği gibi sergileyemez.Aralarında evlenme yasağı bulunan kimselere zinetlerin, takılarını ve yerlerini göstermesine ruhsat verilmiştir.
Kur'an'da ziynet aynı kökten maddi ve manevi anlamlarında kullanılır
Kur'an mecazen kinaye yoluylada süsü ve süslenme , güzellik ,iyiliklerle kalplerine sindirdiği iman süsü ile süslenmesini şeklinde kullanılmıştır.İç güzellik varsa buda ziynet kadar manevi güzellik kıymeti değeri anlamındadır.
Hucurat 49 /7Hem bilin ki; içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uymuş olsaydı; şüphesiz ki sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah; size imanı sevdirmiş ve onu kalblerinize ziynet yapmış;
küfrü, fasıklığı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. Rüşdünü bulanlar, işte onlardır.
وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِّنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُوْلَئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ
Va’lemû enne fîkum resûlallâh), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrahe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân ulâike humur râşidûn
İslama göre evlilik,Dünya hayatının devamını sağlayan bir yoldur.
Erkek -kadın tabii istekleri tatmin etmek ve çoluk-çocuk sahibi olmak,için yuva kurmak için evlenirler Bunlar Yüce Yaratıcı'nın koymuş olduğu hükümlerdir ve Dünya hayatının devamını sağlayan bir yoldur.Ziynet kelimesi geçen ayette;
Âl-i İmrân 3/14 Kadınlara, çocuklara, altın ve gümüş cinsinden birikmiş hazinelere, soylu atlara, sığırlara ve arazilere yönelik dünyevî zevkler insanoğlu için çekici kılınmıştır. Bütün bu zevkler bu dünya hayatında tadılabilir; ama mutlu son, Allah katında olanıdır.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu husnul meab
Allah Rasulu'nun a.s hanımları validelerimizden anlamlı bir rivayet
Allah Rasulu'nun eşi Ümmü Seleme ve Meymûne validelerimizle oturuyorlarken, ashab-ı kiram’dan, görme özürlü Abdullah ibn Ümm-i Mektûm çıka gelince, Peygamberimiz eşlerine: “Bu zattan korunun, ona karşı örtünün” buyurdu. Ümmü Seleme annemiz de: “Yâ Resûlallah! bu zât âmâ değil midir?. O bizi görmez, tanımaz ki ondan sakınalım!” deyiverdi Bu söz üzerine Peygamberimiz mü’min kadınlara ölçü olan şu cevabı verdi: “Evet o âmâdır, görmüyor, ama siz de mi körsünüz?. Siz de mi onu görmüyorsunuz?. Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun.demiştir.
5-Kadınların,Tesettüründe Peçe varmıdır?
Ahzap 33/52 Bundan sonra güzelliği çok hoşuna gitse bile, ancak sağ elinin malik olduğu esir dışında bir kadınla evlenmen ve bir eşini bırakıp başkasını alman sana helal değildir. Allah her şeyi gözetimi altında tutar.
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَاء مِن بَعْدُ وَلَا أَن تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ أَزْوَاجٍ وَلَوْ أَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ إِلَّا مَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ وَكَانَ اللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ رَّقِيبًا
Lâ yahıllu leken nisâu min ba’du ve lâ en tebeddele bihinne min ezvâcin ve lev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuke, ve kânallâhu alâ kulli şey’in rakîbâ
Ayette ''güzelliği çok hoşuna gitse bile ifadesi ve nisa 31 yüz ve el gibi görünen kısımlar hariç ayetiyle peçe takma ,yada gözlük gibi bu amaçla çeşitli şeylerle örtmenin bir zorunluluk olmadığını anlıyoruz.
TEBERRÜC KAVRAMI
Teberrüc :Kadınların dışarıda nasıl dolaşmaları gerektiği ile ilgilidir.Teberrüc, örtüyü başın üzerine atıp ,yakalar açık,süsler açıkta bağlamaktır.Böylece hanımların boynu, gerdanı, küpesi ve diğer süs eşyalan görünürdü.bir yönüyle teşhir sayılan teberrüc yasaklanmaktadır.
Nur 24/60 Bir nikah ümidi olmayan, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların ise, zinetlerini yabancı erkeklere göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de sakınıp iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.
وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاء اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ وَأَن يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَّهُنَّ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Vel kavâıdu minen nisâillatî lâ yercûne nikâhan fe leyse aleyhinne cunâhun en yeda'ne siyâbehunne gayra muteberricâtin bi zînetin, ve en yesta'fifne hayrun lehunn vallâhu semîun alîm..
Muteberricât :Ayette geçen bu kelime burc kökündendir Açılıp saçılarak dikkat çekmek ve vücudu göstermek, ortaya çıkarmak manasına gelir. .
Yaşlı kadınların, teberruc yapmaksızın elbiselerini bırakmaları ‚ demek; doğuştan olan zinet yerlerini açmaksızın ,süslerini göstermeksizin dış elbiselerini cilbablarını bırakabılmeleri demektir.
Ayette kast edilen menopoz dönemine girmeyi ruhsat olarak görmek yanlıştır. Ayette yaş belirtilmemiş.Her hayızdan kesilen kadın değildir.Örneğin Kadınların geneli belli yaşlarda hatta daha erken azami 45- 50-55 yaşlarında tıbbi anlamda menapoz devresine girerler.Fakat buna rağmen cinsellikleri devam edenler vardır.Erken yaşta hayızdan kesilen kadınlara giysilerini çıkartma ruhsatı verilemez.Bu ayette yaşlılıkları sebebiyle,zorluk çekmesi ,unutkanlığı ve zaman zaman titiz davramayı düşünemeyecek kadar olan veya herhangi bir hastalık dolaysıyla felç olmuş genç kadınlar,cinsel duyguları yok olmuş olsa da alımlı yerlerini açmamak şartı ile giysilerini çıkartabilirler.Ev içinde örtüler veya giysilerinden bir kısmını çıkarmalarında bir beis yoktur bu onlara bir ruhsattır.Yaşlılık halleri olmalarına rağmen kadının aklı başında olup kendilerine dikkat edebiliyorsa bu onların alışkanlıklara dönüşmüş hayat tarzı hayasından ve iffetinden tam olarak devam ederler.
KAVL-İ MARUF KAVRAMI
Buraya kadar gözlerin şehevî bakışları gibi dar veya şeffaf elbise giyerek vücut teşhirciliğiden sonra duyguları okşayan sözler de erkeği tahrik etmektedir.
Kavli Maruf :Kavl/Urf kökünden gelir ve herkesçe iyi kabul edilen, aklı başında, yerli yerinde söz manasına gelir hukuki, ahlaki, ekonomik ve sosyal yükümlü- lüklerinizden ötürü siz, diğer hanımlardan her hangi birisi gibideğilsiniz.
Ahzap 33/ 32 Ey Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi iseniz cilveli konuşmayın, kalbi maraz olan kimse umuda kapılır.Ve Sözü, marufla ciddiyeti bozmadan söyleyin.
يَا نِسَاء النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِّنَ النِّسَاء إِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَّعْرُوفًا
Yâ nisâen nebiyyi lestunne ke ehadin minen nisai inittekaytunne fe lâ tahda’ne bil kavli fe yatmaallezî fî kalbihî maradun ve kulne kavlen ma’rûfâ
Cahiliyyede olduğu gibi süslenip dikkat çekici eda ile sokaklarda dolaşmayınız!
Ahzap 33/ 33 Evlerinizde oturun, önceki Cahiliye döneminde olduğu gibi dişiliğinizi öne çıkarmayın, namazı tam kılın, zekatı verin. Allah'a ve Elçisine itaat edin.Ey ehl-i beyt! /ev halkı! Allah’ın istediği, sadece, sizden pislikleri uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmaktır.
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûlehu, innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirakum tathîrâ
Hitaba Nebi hanımları ile başlanması..
Bu önce Rasûlullah a.s evinden başladığı için ,Nebi Hanımlarının üstünlüğünü başka bir şey sebebiyle değil, sadece takvaları sebebiyledir.Hitap peygamber hanımlarına ,hiçbir yoruma mahal vermeyecek bir açıklık ve kesinlikte, doğrudan Hz. Muhammed a.s 'in eşlerine yöneliktir.Siz, 'Nebi Hanımı olma şerefine sahip olmakla evlilik hayatınızda ayrıcalıklı bir konumdasınız Ancak bilmelisiniz ki, Allah'ın ve Rasulünün emir ve yasaklarına itaat hususunda hiç bir ayrıcalığınız bulunmamaktadır.Bu hususta sizin, diğer kadınlardan hiç bir farkınız yoktur demektedir.İyiliği emrediyorsun kendini unutuyormusun Onların şahsiyetleri tüm mümine hanımların önderidirler.Mümin kadınlar insanlarla konuşurken sözü yamultmayın. Sözü eğriltmeyin. Yumuşak konuşmayın. Sözü çekicilikle söylemeyin. Yani kocasıyla konuşması gibi yumuşak bir tonla, gevşek konuşur, yamuk konuşarak yaklaşılması yasak olan davranışlar tehlikelere yol açar ,olur olmaz şekilde söz söylerseniz kalbinde hastalık bulunanlar size meylederler.
Temiz bir hayat yaşamaları ödüllerinin iki kere verilmesi kendilerine bağlıdır
Nebi eşleri kötülükleri de, yaptıklarının iki katı ile diğer kadınların bir kötülüğü, sadece misliyle cezalandırıllır.Bu da,Allah'ın Nebi'nin hanımlarına özel hüküm,
Ahzap 33/ 30 Ey Nebi hanımları, sizden her kim bi fâhışete/ bir hayâsızlık ederse, ona azap iki kat katlanır. Bu Allah'a göre kolaydır.
يَا نِسَاء النَّبِيِّ مَن يَأْتِ مِنكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
Yâ nisâen nebiyyi men ye’ti min kunne bi fâhışetin mubeyyinetin yudâaf lehâl azâbu dı’feyni, ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ
Nebi eşlerinin iyiliklerine karşılık mükafatı da iki kere ödenecektir.
Katlandıkları fedakarlıklarla birlikte takvaya sarılmış sahip oldukları şerefi layıkı ile taşıdılar, yaptıkları iyiliklerine karşılık mükafatı da iki kere ödenecektir.
Ahzap 33/Yine sizden her kim Allah'a ve Resulü'ne itaat eder eğer, salih bir amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.
وَمَن يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُّؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا
Ve men yaknut min kunne lillâhi ve resûlihi ve ta’mel sâlihan nu’tihâ ecrahâ merrateyni ve a’tednâ lehâ rızkan kerîmâü
Ayetler mü'min kadınlar için,sırf Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla bu pasajdaki emir ve yasaklara riayet edip takvaya ermek için çalışsa,Nebi hanımlarının yükselebileceği dereceye yükselir, hatta takvada onlardan da daha üstün olabilir.Diğer kadınlar bu yüklendikleri külfeti yüklenmediklerinden ve statülerinden ötürü alacakları ödül, iki kere değildir; mutlaka onlarınkinin yarısı kadardır.Zira Allah'ın onlara vaadi, yüklendikleri külfet ve statüleri gereğidir.
Rasulun Hanımlarına Sadece Dünya hayatı ve ziynetleriyle Allah, Elçisi ve Ahiret Yurdu arasında bir tercih yapmaları önerilmiştir.
Rasulün hanımlarının dünya nimet ve ziynetlerinden kısmen de olsa mahrum olmaları, tamamen kendi hür iradeleriyle yaptıkları tercihin sonucudur
Ahzap 33/ 28 Ey Nebi ! Zevcelerine şöyle söyle: eğer dünya hayat ve ziynetini istiyorsanız gelin size mal vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ إِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا
Yâ eyyuhân nebiyyu kul li ezvâcike in kuntunne turidnel hayâted dunyâ ve ziynetehâ fe teâleyne umetti’kunne ve userrihkunne serâhan cemîlâ
Ziynetler özellikle mü'minler ıçın yaratılmış
Ziynetler israfa dalınmadığı sürece hiç kimsenin, kimseye yasaklayamayacağı dünya nimet ve zinetleri' RASULLAHIN hanımları için,gönülden bir fedakarlık olup risalet görevi sebebiyle Hz. Peygamberin, dünya nimetleri açısından hanımlarını tatmin edip gönüllerini hoşnut edecek ölçüde gelir temin etmesine ne imkanı vardır ne zamanı.Nebi hanımları maddi ziynetleriyle değil kişilikleriyle tanınmayı tercih etmeleri o dönemde yaşanılan onca sıkıntılarda çoğaltmaya değil ,yardımlaşmaya imkanlar arayarak katkı verme derdindeydiler
Araf 7/32 De ki: “Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı?” De ki: “Onlar, dünya hayatında, özellikle de kıyamet gününde müminlerindir.” İşte, bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.
قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Kul men harrame zînetallâhilletî ahrace li ibâdihî vet tayyibâti miner rızk(rızkı), kul hiye lillezîne âmenû fîl hayâtid dunyâ hâlisaten yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), kezâlike nufassılul âyâti li kavmin ya’lemûn
Kur'an Zina yapmayın emri yerine, yaklaşmayın kelimesi kullanılmıştır
İsra 17/ 32 Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o iğrenç bir iştir; yol olarak da çok kötüdür.
وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً
Ve lâ takrebûz zinâ innehu kâne fâhışeh, ve sâe sebîlâ
Kur'an Mümin Kadının şahsiyeti İnşa Eder.
Evlerinizde Kur'an okuyunuz, bir kısım ayetlerin maksadını, özünü /ruhunu kavramak için aranızda müzakere ediniz, onlardaki hikmetleri öğrenmeye çalışınız..
Ahzap 33/ 34 Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti aklınızdan çıkarmayın. Allah latiftir en ince ayrıntıyı bilir, her şeyden haberdardır.
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا
Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâtillâhi vel hikmeti, innallâhe kâne latîfen habîrâ
İşveli,kibirli,böbürlenerek yürüme
İsra 17 / 37 Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin.
وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً
Ve lâ temşi fîl ardı merehâ(merehan), inneke len tahrikal arda ve len teblugal cibâle tûlâ
Lokman 31/18 Küçümseyerek insanlardan yüzçevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.”
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
Ve lâ tusa’ir haddeke lin nâsi ve lâ temşi fîl ardı merahan innallâhe lâ yuhıbbu kulle muhtâlin fehûr
Yürüyüşünde Tabii Ol, Sesini Kıs, sesini alçalt.
Lokman 31/19 Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!”
وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
Vaksid fî meşyike vagdud min savtik inne enkerel asvâti le savtul hamîr.
BARINAĞIMIZ EVLERİMİZ, AİLEYİ ZIRH GİBİ KORUYAN TESETTÜRÜDÜR
Allah Nebi eşlerini her alanda,mekanlarında dahi korumuştur ve mümine kadınları korumaktadır.Onlar, Peygamber sav'i kendisine vahiy nazil olurken, namaz kılarken, Kur’an okurken, yemek yerken, sohbet ederken, uyurken ve hayatın her safhasında bizzat şahitlik etmişler ve diğer bütün gözlerden uzak manevi olarak yakînen vakıf olduklarından.Aynı şekilde müminlerin ehlel beyt,aile ,eşler içinde izin verilmeden giremiyeceğini öğreniyoruz.Nebi eşleri içinde bulunduğu hanelerine ziyaret uslubu gösterilmektedir Allah buyuruyorki
Ahzap 33/53Ey iman etmiş kimseler! Yemek için izin verilmeden, vakitli vakitsiz nebînin evlerine girmeyin; davet edilirseniz girin, yemeği yiyince dağılın. Orada bir sohbet ortamı da aramayın. Bu haliniz nebîyi üzüyor ama sizden çekiniyor. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Onun eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin. Bu sizin gönülleriniz için de, onların gönülleri için de daha nezih olur.Allah'ın elçisini üzmeye ve onun arkasından eşlerini nikâhlamaya asla hakkınız yoktur. Böyle yapmanız Allah katında ağır bir kusur olur.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنكُمْ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاء حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَن تَنكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِن بَعْدِهِ أَبَدًا إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayra nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîs, inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakkı, ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâbin, zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinne, ve mâ kâne lekum en tu’zû resûlallâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedâ, inne zâlikum kâne indallâhi azîmâ
Araplar birbirlerine giderken zaman gözetmezler,
Ahzap 53 nuzulu sebebi ;Cahiliyede evlere girerken kapı çalmadan girerlerdi. Bu uygulama hoş olmayan sonuçlar doğururdu. Yine Araplar, bir yemek için çağırıldığında çok önceden giderler ve yemek saatini beklerlerdi.Bu ise yemek için hazırlık yapan ev sahibine fazladan sıkıntı oluştururdu.Yemeği yediklerinde de ev sahibini rahatsız edecek derecede fazladan otururlar, konuşup eğlenceli sohbetler yaparlardı. Nitekim bu uygulama Hz. Rasullullah'ın evinde de olur; ancak kendisi rahatsız olmasına rağmen bunu hoş karşılardı. Hz. Zeyneb ile düğününde de bu durumlar olmuş ve artık had safhaya varmıştı. Bunun üzerine bu ayet inmiş ve Allah, insanları vahiyle uyararak müminlerin Hz. Peygamber ile ilişkilerinde bir düzenleme getirerek bu uygulamayı kaldırmıştır.Bu örnek gösteriyor ki peygamber bile utandığından söylemediği fıtratındaki hayadan duyduğu rahatsızlığı Allah çekinmez ifadesi ile hatırlatılıyor.
Kur'an'ın mesajları evrenseldir vakitli vakitsiz,izinsiz, evlere girilmez
Kuranın indiği toplum ve günümüzde aynı yanlışlıkları görmekteyiz.Bizde müminler olarak pay çıkarmalıyız.Müminler penceresinden bakalım.Evimizde, çalışma alanlarında, beraber olunacak zamanlara ölçüsü olarak alınabilir.Yani vakitli vakitsiz,izinsiz, evlere dalmak Nur 27 ve 28 ayetindeki gibi istem dışı ,cevreden, kişilerden gelen benzer durumlarda karşılaştığımız zaman Rabbimizin haya, edeb öğütlerini hayatımıza alalım.Ev içersinde üç vaktinde yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler ayetini okuyalım
Nur 24/58 Siz ey iman edenler! Sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup sahip olduğunuz kimseler ve içinizden ergenlik çağına ulaşmamış olanlar dahi, günün şu üç vaktinde yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler: sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkarıp istirahata çekildiğiniz vakit ve yatsı namazından sonra. Bu üç vakit sizin için mahremiyet vakitleridir. Bu vakitler dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda, sizler için de onlar için de herhangi bir beis yoktur. Bu mesajları Allah size işte böyle açıklamaktadır: zira her hükmünde tam isabet sahibi olan Allah, (yarattığı insanı) çok iyi bilmektedir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli salâtil fecri, ve hîne tedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di salâtil ışâi, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm
Nur 24/59 Ama çocuklarınız ergenlik çağına ulaştıklarında, kendilerinden büyüklerin yaptığı gibi yanınıza girmek istedikleri her zaman izin istemelidir. Mesajlarını Allah size işte böyle açıklamaktadır: zira her hükmünde tam isabet sahibi olan Allah, (yarattığı insanı) çok iyi bilmektedir.
وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Ve izâ belegal etfâlu minkumul hulume felyeste'zinû kemâste'zenellezîne min kablihim, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî, vallâhu alîmun hakîm
Allah; ırzlarını koruyan kadın ve erkekler için şöyle buyurmaktadır
Ahzap 33/ 35 Allah’a teslim olan erkekler ile Allah’a teslim olan kadınlar, inanan erkeklerle inanan kadınlar, samimiyetle boyun eğen erkeklerle samimiyetle boyun eğen kadınlar,özü sözü bir sadık erkeklerle özü sözü bir sadık olan kadınlar, sabırlı erkeklerle sabırlı kadınlar, gönülden bağlı erkeklerle gönülden bağlı kadınlar, zekat ve sadaka veren erkeklerle zekat ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınar, edep yerlerini koruyan erkeklerle edep yerlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle onu anan kadınlar; işte Allah, bütün bunlar için bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ
Allah kullarından hatalarından temizlensin arınsın diye öğütler veriyor
Bu öğütlere kulak tıkanlar kendilerine zulum ederler.Kulak verenler verenler bilerek yada bilmeyerek,şeytanın ayartması sonucu hatalar oluştuğunu fark ettiğinde istiğfar ile geçmişte yaptıklarından özür dileyip tekrarlamak için tevbe ederler.Tıpkı Adem A.s ve Eşi gibi merhametlerin en merhametlisi yüce Allah'a sığınırlar
Araf 7/23 Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz.”
قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn.
Bu Davranışlarda bulunanlar sırf makam mevki için hak olandan vazgeçmemeli
Nur 24/ 31.Ayette ''Ey Müminler, hep birlikte günahları terk edip Allah’a yönelin ki umduğunuza kavuşasınız.demektedir .
Ali-imran 3/135 Yine onlar bir kötülük işlediklerinde ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının affedilmesini dilerler. Günahları Allah'tan başka kim affedebilir? Onlar işledikleri günahlarda bile bile ısrar etmezler.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Vellezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn
Sözün özü Allah'ın örtünme için çizdiği içsel sınırlar ile iklime,örfe yani halkın benimsediği adete uygun olarak kendisine en çok yakışanı seçmelidir. Vücudunu çekici gösterecek kadar dar, kısa,daha alımlı hale getirilerek kendini teşhir edenler,seksi obje gibi bakılmasına sebep olur.İnsanların bedenini ortada sergileyerek takdiri kazanacak bir beğeni değil aksine çirkinlikleri aklına getirir.Gerçek müminler ise kapalı, açık ayırt etmez din kardeşi olarak düşünür hata varsa güzellikle uyarır.Ancak teşhirciliği modern çağa ayak uydurma. bulundukları konum ,cevre vb. nedenler öne sürenler aynı düşünenler ise bu durumdan çok memnundurlar.Allah Buyuruyor ki;
Kadın -Erkek Tercihi Hangi Yoldaysa Seçimleri Aynı Olanlar İçindir.
Nur 24/26 Kötü kadınlar kötü erkekler için, kötü erkekler de kötü kadınlar içindir. Temiz kadınlar temiz erkekler için, temiz erkekler de temiz kadınlar içindir. Onlar, kötülerin nitelendirmelerinden uzaktırlar. Onlar için bağışlama ve güzel bir rızık vardır.
يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
El habîsâtu lil habîsîne vel habîsûne lil habîsât vet tayyibâtu lit tayyibîne vet tayyibûne lit tayyibâti, ulâike muberraûne mimmâ yekûlûn lehum magfiratun ve rızkun kerîm.
KUR'AN'DA İFFET VE HAYA KISSASI
Allah Kur'an'da bir kavramın içeriğini,açıklayan ,bağlamı olan kıssa ayetleri ile misaller verir. Bu kıssalar, kavramın arka planı düşündüren,teffekür etmeye yönelik hayatımızı sorgulatır terbiye verir.Hazır yeri gelmişken, Kur'an'ı Kerim;iffetli olma emrinin öncelikle erkeklere verilmesi, erkeklere aile bağlarının korunması için,Hz. Yusuf'un kıssasını örnek olarak vermiştir Kıssamız bilindiği gibi üvey kardeşleri tarafından kıskanılan Hz.Yusuf kuyuya atılır.Onu bulan ve ölümden kurtaran kervancılar Mısır'da zengin ve büyük mevki sahibi bir tüccar olan Aziz'e satarlar. O da karısına derki ;
Yusuf 12/ 20 Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi.
وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُواْ فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ
Ve şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdetin, ve kânû fîhi minez zâhidîn
Yusuf 12/ 21 Mısırda onu satın alan kişi karısına: «Ona iyi bak, belki bize yararı olur, ya da onu evlat ediniriz.dedi.Bu şekilde Yusuf'u orada yerleştirdik, kendisine olayların yorumuna dair bilgiler öğretelim diye. Allah, yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu bilmezler.
وَقَالَ الَّذِي اشْتَرَاهُ مِن مِّصْرَ لاِمْرَأَتِهِ أَكْرِمِي مَثْوَاهُ عَسَى أَن يَنفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَكَذَلِكَ مَكَّنِّا لِيُوسُفَ فِي الأَرْضِ وَلِنُعَلِّمَهُ مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
Ve kâlellezîşterâhu min mısra limraetihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâ, ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te’vîlil ehâdîs, vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun
Yusuf 12/ 22 O, tam erginlik çağına gelince, kendisine ilim ve hüküm verdik. İşte biz, güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız.
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Ve lemmâ belega eşuddehû âteynâhu hukmen ve ilmâ, ve kezâlike neczîl muhsinîn
Yusuf 12/ 23 Bulunduğu evin kadını, ısrarla ondan yararlanmak istedi. Bütün kapıları kapadı. “Haydi, gel” dedi. Yusuf: maâzallâhi “Allah’a sığınırım. O benim Rabbimdir. Bana iyi bir makam verdi. Muhakkak ki; zalimler felâha kurtuluşa ermezler.”dedi.
وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَن نَّفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Ve râvedethulletî huve fî beytihâ an nefsihî ve gallekatil ebvâbe ve kâlet heyte leke, kâle maâzallâhi innehu rabbî ahsene mesvây, innehu lâ yuflihuz zâlimûn
Yusuf 12/ 24 Andolsun kadın onu arzulamıştı, eğer Rabbinin zinayı yasaklayan kesin kanıt burhanını görmeseydi o da Yusuf da onu arzulamıştı. Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için ona delil gönderdik. Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.
وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلا أَن رَّأَى بُرْهَانَ رَبِّهِ كَذَلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاء إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ
Ve lekad hemmet bihî ve hemme bihâ, lev lâ en raâ burhâne rabbihi, kezâlike li nasrife anhus sûe vel fahşâe, innehu min ibâdinâl muhlesîn
Yusuf 12/ 25 İkisi de kapıya koştular. Hanım, onun gömleğini arkadan yırttı. Ve kapının yanında hanımın efendisiyle karşı karşıya geldiler. Hanım hemen dedi ki: Senin eşine fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acı bir azaba uğratılmaktan başka ne olabilir?
وَاسُتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِن دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ قَالَتْ مَا جَزَاء مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوَءًا إِلاَّ أَن يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Vestebekâl bâbe ve kaddet kamîsahu min duburin ve elfeyâ seyyidehâ ledâl bâb(bâbi), kâlet mâ cezâu men erâde bi ehlike sûen illâ en yuscene ev azâbun elîm
Yusuf 12/ 26 Yusuf: O, kendisi beni birlikte olmaya çağırdı! dedi. Hanımın akrabasından bir şahit şöyle şahitlik etti: Eğer gömleği önden yırtılmış ise, hanım doğru söylemiştir, bu yalancılardandır.
قَالَ هِيَ رَاوَدَتْنِي عَن نَّفْسِي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّنْ أَهْلِهَا إِن كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِن قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الكَاذِبِينَ
Kâle hiye râvedetnî an nefsî ve şehide şâhidun min ehlihâ, in kâne kamîsuhu kudde min kubulin fe sadakat ve huve minel kâzibîn
Yusuf 12/ 27 Yok eğer gömleği arkadan yırtılmış ise hanım yalan söylemiştir, o zaman bu doğru söyleyenlerdendir.
وَإِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِن دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِن الصَّادِقِينَ
Ve in kâne kamîsuhu kudde min duburin fe kezebet ve huve mines sâdikîn
Yusuf 12/ 28 Ne zaman ki, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu gördü, o zaman dedi ki: Bu iş, siz kadınların tuzağındandır. Gerçekten de sizin tuzağınız çok büyüktür
فَلَمَّا رَأَى قَمِيصَهُ قُدَّ مِن دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِن كَيْدِكُنَّ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ
Fe lemmâ raâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikun(kunne), inne keydekunne azîm
Yusuf 12/ 29 Yusuf! Sakın sen bundan bahsetme! Kadın! Sen de günahından dolayı istiğfar et. Sen gerçekten günahkarlardan oldun».
يُوسُفُ أَعْرِضْ عَنْ هَذَا وَاسْتَغْفِرِي لِذَنبِكِ إِنَّكِ كُنتِ مِنَ الْخَاطِئِينَ
Yûsufu a’rıd an hâzâ vestagfirî li zenbiki, inneki kunti minel hâtıîn
Yusuf 12/ 30 Şehirde bazı kadınlar da Azizin karısı, delikanlısından murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli.dediler.
وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَن نَّفْسِهِ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّا إِنَّا لَنَرَاهَا فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
Ve kâle nisvetun fîl medînetimraetul azîzi turâvidu fetâhâ an nefsihî, kad şegafehâ hubbâ innâ le nerâhâ fî dalâlin mubîn
Yusuf 12/ 31 Onların gizliden gizliye dedikodularını duyunca, onlara bir davetçi gönderdi, onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı, her birine bir bıçak verdi ve: «Çık karşılarına!» dedi. Kadınlar onu görür görmez çok büyüttüler, kendi ellerini doğradılar ve: «Haşa, Allah için bu bir insan değil, ancak değerli bir melektir!» dediler.
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِّنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّهِ مَا هَذَا بَشَرًا إِنْ هَذَا إِلاَّ مَلَكٌ كَرِيمٌ
Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne muttekeen ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinn(aleyhinne), fe lemmâ raeynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm
Yusuf,12/ 32, Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise kendini korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.
قَالَتْ فَذَلِكُنَّ الَّذِي لُمْتُنَّنِي فِيهِ وَلَقَدْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ فَاسَتَعْصَمَ وَلَئِن لَّمْ يَفْعَلْ مَا آمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِّنَ الصَّاغِرِينَ
Kâlet fe zâlikunnellezî lumtunnenî fîhi, ve lekad râvedtuhu an nefsihî festa’sam(festa’same), ve le in lem yef’al mâ âmuruhu le yuscenenne ve le yekûnen mines sâgırîn
Aziz'in karısının isteğine karşı haya ve iffetini takvasıyla korudu.
Yusuf 12/ 33 Yusuf Dedi ki: "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara eğilim gösterir, böylece cahillerden olurum."
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ الْجَاهِلِينَ
Kâle rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyhi, ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn
Saffat 37/181 Gönderilmiş Rasullere selam olsun.
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ
Ve selamün alel murselin,
Bu kıssadan çıkartılacak önemli ders;
Bu kıssada kadın veya erkeğin iffetinin korunulması, sadece örtünmek yeterli olmadığını.Allah'a içtenlikle iman ederek O'nun ilahi yasalarına uymak ve takva sahibi olmak gerektiğini öğreniyoruz.
Kadın mükemmel bir anne, iyi bir eş ve topluma hizmet veren bir varlıktır Sonunç olarak Kadınlarımız kızlarımız tümü,pek çok alanlarda olduğunda islama uygun bir giyinme şeklinden, Allah'da memnun olur.Kur'an'ın emrettiği anlamda tesettürlü kadın şöyle demiş olur:her alanda çalışan,ev hanımı Benim kişiliği,amacı ,hedefleriyle tanıtması Çıplak kadın ise tam tersini dişiliğimle demiş gibi olur ve bu nedenle de çıplaklık aslında dişiliği aşırı bir şekilde ön plana çıkardığından, bu şekilde tanınması zamanla bu yönde kişiliğin üstünü örter ve zamanla kişiliği ile ilgili çirkin ön yargılara,zanna dönüşür kendine zulmetmeside incitilmeside kaçınılmaz olur.
Maide 5/ 83 Ve Resûl'e indirileni işittikleri zaman, hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Rabb'imiz, biz îmân ettik , artık bizi şâhitlerle beraber yaz...” derler
وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Ve izâ semiû mâ unzile ilâr resûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arafû minel hakk, yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn
Maide 5/ 84Rabbimizin bizi salih kullar arasına katmasını beklerken niçin Allah'a ve Hak'tan bize gelmiş olana iman etmeyelim ?
وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ
Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal kavmis sâlihîn
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder