Şeytan, Yüce Allah'ın vaadi ile kendi vaadini şöyle değerlendirmekte ve şu itirafta bulunmaktadır:
Dünya hayatı sona erince şeytan,hesab gününde ise kendisine uyanları,nasıl yüzüstü bırakacaktır.? Onu dost edinen insanlar nasıl bir yanılgı içine düştüklerini öğrenecekler
İbrâhim,14/ 22; İş olup bitince, Şeytan şöyle diyecektir:“Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim; ama ben vaadimden döndüm. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi davet ettim, siz de benim davetime hemen icabet ettiniz .O halde beni kınamayınız, kendinizi kınayınız. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Şüphesiz sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim./kabul etmedim.Kuşkusuz zâlimler için elem verici bir azap vardır
وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُواْ أَنفُسَكُم مَّا أَنَاْ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَآ أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe vaadekum va’del hakkı ve vaadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrihiyy(musrihiyye), innî kefertu bi mâ eşraktumûni min kabl(kablu), innez zâlimîne lehum azâbun elîm
Şeytan Allah'a iman etmiş ,hiç bir kulunu saptıramaz.
Nahl 16/ 99 Gerçek şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir hakimiyeti yoktur.
إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
İnnehu leyse lehu sultânun alâllezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn
Şeytanın saptırma etkisinin kimler üzerinde olacaktır.
Nahl Süresi 16/100 Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost /veli edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.
إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُم بِهِ مُشْرِكُونَ
İnnemâ sultânuhu alâllezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî müşrikûn
Allah'ın emir yasaklarını hemen hatırlayanlara etkisi yoktur
Araf 7/ 201. Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda Allah'ın emir ve yasaklarını hatırlayıp hemen gerçeği görürler
إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ
İnnellezînettekav izâ messehum tâifun mineş şeytâni tezekkerû fe izâhum mubsırûn.
Nebi Allah'tan aldığı vahy ilettildiğinde ve Elçi olarak tebliğ ederken şeytanın mudahalesi olamaz
Bu ayette peygamberin zihnine vahyi alırken ve tebliğ ederken şeytanın vesvesesinden ve , vahye ters şeyleri atıp katmasından ve onu, vahyi ezberlemekten alıkoymasına imkan olmayan, peygamberler gönderdiği ifade etmektedir " Böylece bu Allah´ın, resul ikende ve nebi olarak vahyi,öğrettiğini muhafazaya devam ettirdiğini, ona dosdoğru olan ve şeytanın bâtıl şeylerini haberdar olduğunu tesirlerinin bertaraf edildiği kastedilmiştir.
Hac 22/ 52 : Senden önce gönderdiğimiz bir elçi ve nebi yoktur ki, temenni ettiği zaman,şeytan onun temennisine bir düşünce karıştırmamış olsun.Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır.Ve Allah el Alim'dir gizli açık her şeyi mükemmel bilir Hakimdir, doğru kararlar /hükümler veren ,yaptığı herşeyde bir hikmet vardır.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّى أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetihî, fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtihî, vallâhu alîmun hakîm
Allah Niçin böyle yapar Münafık ve Müşrikler için bir imtihandır
Hac 22/ 53 : Böyle yapar ki, şeytanın attığını, kalplerinde maraz olanlar ve kalpleri katılaşanlar için bir fitne yapsın. Hiç şüphesiz ki o zalimler / yanlış yapanlar tam olarak ayrılmış ve uzaklaşmış olurlar.
لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
Li yec’ale mâ yulkış şeytânu fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve innez zâlimîne le fî şikâkın baîd
Kalbleri katılaşmış olanlar, müşriklerdir.
Kalplerinde hastalık olanlar münafıklardır. Şek ve şüphe içinde olanlar Bu hastalıklara uğramış olanlar küfürlerinden dolayı, bunu durup düşünme ihtiyacı duyarlar.Hz. Peygamber aleyhisselam'ın, yanılabileceği ortaya çıktığında kafirlere düşen, yanılgı ve kasıttan ayırd etmek ve kastı olanın doğru, yanılgı olanın ise bazan yanlış olacağını anlayabilmeleri için, bunu inceden inceye araştırmak olmalıydı. Müminler daha önce bilip, inandıkları için, asla şüpheye kapılmazlar.
İns ve cin şeytanları her nebiye düşmanlığı örgütleyen inkârcılardır,
Kur’an’a göre Şeytan kaç kısıma ayrılır :Görünen
görünmeyen, insan-cin için kullanılır.Şeytan İnsanın sahici ve gerçek
bir düşmanı olan ötekisidir. İns'ten olanlar, bilinen, tanınan,
görünen, insan şeytanları ve cin şeytanları bilinmeyen gizli, kapalı,
İblis duyguları etkileyen gerçek kimliği bilinmeyen şeytânları ifade
etmektedir:
Enam 6/112 Böylece her Nebi'ye , insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Eğer Rabbin dileseydi bunları yapmazlardı. O halde onları iftiraları ile başbaşa bırak!
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نِبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الإِنسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاء رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Ve kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven şeyâtînel insi vel cinni, yûhî ba’duhum ilâ ba’dın zuhrufel kavli gurûrâ, ve lev şâe rabbuke, mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûn
Enam 6/113 Bir de ahirete iman etmeyenlerin kalbleri, o
yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri suçları işlemeye
devam etsinler diye böyle yaparlar.
وَلِتَصْغَى إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُواْ مَا هُم مُّقْتَرِفُونَ
Ve li tesgâ ileyhi ef’idetullezîne lâ yu’minûne bil âhırati ve li yerdavhu ve li yakterifû mâ hum mukterifûn
Allah rasulu Şeytanların kimin peşini bırakmadığını bize bildirdimi
Şuara 26/221 Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtîn
Şuara 26/222 Onlar, 'gerçeği ters yüz eden', günaha düşkün olan her yalancıya inerler.
تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Tenezzelu alâ kulli effâkin esîm
Şuara 26/223 Onlar (Şeytanlara ) kulak verirler. Çoğu da yalancıdır.
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûn
effâkin .çok aşırı yalancı bile bile kendi kendini bile aldatan günahkar
Esîm: Kasıtlı ve kendi iradesiyle günah işleyen kişinin kınanmayı hak etmiş, sonunda üzerine ceza gerektiren günah demektir. Çoğulu ise âsâm Arapça sözlükte kullanımı,ise birini sevaptan alıkoyan ve geri bıraktıran iş, yapılmasıyla hayırdan uzaklaştıran eylem, karşılığın da ceza gerektiren günah demektir. “Esim fiil şeklinde kullanıldığında ise insanın günaha dalması demektir
Hakikatlere gözlerini yuman, görmemezlikten gelenlere , gereğini yapmayanlara şeytan musallat olur
Zuhruf 43/36. Kim Rahman’ın Zikri’ni bulanık görürse, başına bir şeytan sararız; o,artık onunla beraber olur.
وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ
Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn
Zuhruf 43/ 37 Şüphesiz ki bunlar, onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidâyete erdirilmiş olduklarını sanırlar.
وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn
Hesab günü geldiğinde pişmanlık fayda vermez
Zuhruf 43/ 38 Sonunda bize geldiği zaman, der ki: Keşke benimle senin , aranda doğu ile batı kadar bir mesafe olsaydı. Meğerse bu ne kötü beraberlik/yakınlıktır
”حَتَّى إِذَا جَاءنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ
Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel karîn
Aldatıcı İnsanı Allah ile aldatır, ve dünya hayatına tutkulu bağlılıkla aldatır
Fatır 35/5 Ey insanlar! Allah'ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı da sizi Allah hakkında aldatmasın.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ
الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Yâ eyyuhennâsu inne va’dallâhi hakkunn fe lâ tegurrannekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrennekumm billâhil garûr
Şeytan sizin için sadece bir düşmandır.
Fatır 35/6 Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle
ise onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak sair ateşine
girecek kimselerden olmaya çağırır.
إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ
İnneş şeytâne lekum aduvvun fettehızûhu aduvvâ(aduvven), innemâ yed’û hızbehu li yekûnû min ashâbis saîr
Sair : Bu kelimenin kök anlamlarında
ateşi yakmak, tutuşturmak, kışkırtmak, alevi yükseltmek bu normal bir
ateş değil de çılgın bir ateş veya çıldırtan bir ateştir.Cehennemin
niteliklerini ifade eder
Adüv:Düşman anlamına gelen başkasının
iyiliğine olan işlerin tersini yapmak için fırsat kollayan ,kimsedir
Arapça Adüv olan bizim dilimizde ise, düşman kelimesi
Farsçadan,gelmiştir. başkasına karşı kötü niyet besleyen, kötü kalpli
kimse anlamındaki ” (düşmen) iken “düşman’ olarak dilimize geçmiştir.
Lokman 31/ 33 Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi
olasınız ki ! Baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına
hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir Şüphesiz Allah’ın va’di hak'tır
Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında
sizi Garur = aldatmasın.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَّا يَجْزِي
وَالِدٌ عَن وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِ شَيْئًا
إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا
وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُYâ eyyuhân nâsuttekû rabbekum
vahşev yevmen lâ yeczî vâlidun an veledihî ve lâ mevlûdun huve câzin an
vâlidihî şey’en inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrannekumul hayâtud
dunyâ, ve lâ yagurrannekum billâhil garûr
Garûr : Abartılı çok aldatıcı ,sürekli aldatan, soyut somut çekiciliği,kuruntu ile kişiyi cezbeden kandıran ayartan anlamındadır
Hutuvâtiş şeytân Kim
şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder.
Nur 24 / 21 Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim
şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder.
Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla
temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah,
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ
وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء
وَالْمُنكَرِ وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا
مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَن يَشَاء
وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men
yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel
munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum
min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un
alîm
Nezgun Şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.def etmek için ne yapmalıyız
İsra 17/ 53 Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.
وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا
Ve kul li ibâdî yekûlûlletî hiye ahsenu, inneş şeytâne yenzegu beynehum, inneş şeytâne kâne lil insâni aduvven mubînâ
Şeytan insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır.
Furkan 25/29 :Çünkü zikir bana , geldikten sonra. beni zikirden saptırdı Gerçekten Şeytan insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır.
لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولًا
Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ
Eger onlara itaat ederseniz suphesiz siz musrik olursunuz.
Enam 6/121 Üzerine Allah'in adinin anilmadigi fısk olduğu kesin olan kesilmis hayvanlari yemeyin, bunu yapmak Allah'in yolundan cikmaktir. Dogrusu seytanlar sizinle tartismalari icin dostlarina fisildarlar, eger onlara itaat ederseniz suphesiz siz musrik olursunuz.
وَلاَ تَأْكُلُواْ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
Ve la te´külu mimma lem yüzkerismüllahi aleyhi ve innehu lefisk ve inneş şeyatıyne le yuhune ila evliyaihim li yücadiluküm ve in eta´tümuhüm inneküm le müşrikun
Mucadele 58/10 O; Necva ↔kötü fısıltılar iman edenleri mahzun etmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır.Oysa şeytan, bi iznillâh Allah’ın izni olmadıkça, mü’minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. Öyle ise mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.
إِنَّمَا النَّجْوَى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
İnnemân necvâ mineş şeytâni li yahzunellezîne âmenû ve leyse bi dârrihim şey’en illâ bi iznillâh, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn
Bakara 2/168 Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Yâ eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Bakara 2/169 O Size yalnızca kötülügü çirkin hayasızlığı ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Bakara 2/ 268 Şeytan fakirlikle korkutarak size cimriliği,
kötülük işlemeyi emreder. Oysa Allah size kendi katından bağışlama ve
bol nimet vaadeder. Allah el vasi lütfu geniştir, O herşeyi bilir.
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ
يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun alîm
Maide 5/ 90 Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bundan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemâl hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn
Maide Süresi : 5/91 Şeytan, içki ve kumarla, aranıza sadece düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ
İnnemâ yurîduş şeytânu en yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum an zikrillâhi ve anis salâti, fe hel entum muntehûn
Şeytan Allah'ın indirdiğine uymaktan insanları alıkoymak, onlara, babalarını yaptıklarını araştırıp sorgulamadan Allah'ın emri mi Elçinin Kuran ahlakına uygunmu gibi kur'an'ın onayına sunmadan olduğu gibi taklit edip onların yoluna uymaları için çağrıda bulunmaktadır.
Lokman 31/ 21 Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun"
denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz Babalarımızı üzerinde bulduğumuz
şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına
çağırmışsa da mı ?
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ
نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ
يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecednâ
aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yed’ûhum ilâ azâbis saîr
Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurannehum fe le yubettikunne âzânel en’âmi, ve le âmurannehum fe le yugayyirunne halkallâh(halkallâhi. Ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasira husrânen mubîn
Yeıduhum, ve yumennîhim. Ve mâ yeıduhumuş şeytânu illâ gurûrâ
Fussilet 41/33 "Allah’a davet eden ve salih amelde bulunan ve: Gerçekten de ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne).
Fussilet 41/34 İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
Ve lâ testevîl hasenetu ve lâs seyyietu, idfa’ billetî hiye ahsenu fe izâllezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder