6 Kasım 2025 Perşembe

1- İBRAHİM ALEYHİSSELAM KİMLİĞİ

Hz İBRAHİM NESEBİ :

İbrahim aleyhisselamin soyu Nuh aleyhisselamin oglu Sam'a dayanir. Hz. Nuh'un vefati ile Hz. Ibrahim arasinda iki peygamber Hz.Hud ve Hz. Sâlih vardir. Hz. Hud ile Hz. Ibrahim arasinda da 630 yillik bir ara oldugu bildirilmistir.
Hz.İbrâhîm'den sonra ise Azer'in şu çocukları doğmuştu: Nâbar ve Hârân.
Hz. Lût a.s, Hz. İbrâhîm (a.s)'m kardeşi Haran'ın oğludur kızı Hz. Sare dir.

Hz İbrahim Babür'ün doğusunda Dicle ve Fırat ırmakları arasındaki bölgede dünyaya geldi. Bazı rivayetlerde ise  Hz. İbrahim, Harran'da dünyaya gelmiş, Harran, bilindiği gibi günümüzdeki Şanlıurfa'dır.

İbrahim Aleyhisselâmın iki oğlu olmuştur.
İsmail Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın, Hz. Hâcer'den doğan ilk ve büyük oğludur.
İshak Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğlu olup Hz. Sâre'den doğmuştur.Hz İsmail’in (a.s.) soyundan Peygamber Efendimiz Hz ishak'ın soyundan beni israil peygamberleri gelmiştir

İsrailoğulları,Hz. İshak'ın 12 oğlundan meydana gelen kavme verilen isimdir
Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya, Hz. Musa, Hz. Davud gönderilen peygamberlerdir.

Nisa 4/163 Nuh'a ve ondan sonraki nebilere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.
إِنَّا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ كَمَا أَوْحَيْنَا إِلَى نُوحٍ وَالنَّبِيِّينَ مِن بَعْدِهِ وَأَوْحَيْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإْسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأَسْبَاطِ وَعِيسَى وَأَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهَارُونَ وَسُلَيْمَانَ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا
İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba’dihî, ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve suleymân(suleymâne), ve âteynâ dâvûde zebûrâ
a-) İbrahim aleyhisselam'a 10 suhuf indirilmiştir.
b-) Kur'an'ı kerimde 25 sürede 69 defa zikredilmektedir.
c-) İbrahim Aleyhisselam keldani kavmine gönderilmiş peygamberdir .Hicretten önce Ailesinİn geçimi sağlamak için kumaş giyim ticaretiyle hicretten sonrada çifçilik yapmıştır 
Hadislerde ve tarih kitaplarında Hz. İbrâhim’in orta boylu, elâ gözlü, güzel ve güler yüzlü, açık alınlı, ayak izlerine varıncaya kadar şekil ve şemâilce Hz. Muhammed’in  ona çok benzeyen bir  insan olduğu nakledilmektedir.

1- A
Hz ibrahimi hatırla ve öğüt al

Meryem 19/41
 Kitap’ta İbrahim’i de zikret . Gerçekten O, sadık /özü sözü doğru bir nebi idi.
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm(ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen).

Onlara İbrahim'in de kıssasını oku.
Şuarâ, 26/69 Onlara İbrahim'in haberini tilavet et / aktar
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
Vetlu aleyhim nebee ibrâhîm(ibrâhîme).

İbrahime  işittiğinde selam ile an
Saffat 37109 İbrahim'e selam olsun.
سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Selamün ala ibrahim
Saffat 37110 İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Kezalike neczil muhsinin

Ülül'azm denilen peygamberlerin ücüncüsü
Ahkaf 46/35 Ulûl azmi sahibi elçiler nasıl sabrettiyse sen de sabret ve onlar için acele etme. Onlar, vaad olunduklarını gördükleri gün, sanki kendileri gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlar gibi olurlar. Bu bir Tebliğ = bildiridir: Yoldan çıkmış fasık topluluklardan başkası mı yok edilir?
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
Fasbir kemâ sabera ulûl azmi miner rusuli ve lâ testa’cil lehum, ke ennehum yevme yeravne mâ yûadûne lem yelbesû illâ sâaten min nehâr(nehârin), belâgun, fe hel yuhleku illâl kavmul fâsikûn

2 -

Hz. İbrahim (a.s.) Halilullah’tır. Yani Allah’ın dostu. Halilu’r-Rahman da denir. Rahman'ın dostu olarak tanıtılır 
Nisa 4/125  İyilik sahibi olarak kendini Allah'a teslim etmiş ve bütün sapık dinlerden uzak durarak İbrahim'in dinine uymuş olandan daha güzel dinli kim olabilir! Allah, İbrahim'i kendisine yakın dost edinmiştir.
وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً
Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen). Vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ
Hz ibrahimin   hanifti :Bu kelime tüm batıllardan yüz ceviren Allaha yönelen onu en güzelliği ile birleyen bundan asla vazgeçmeyen taviz vermeyen babası  müşrik olmasına rağmen bir duruşu simgesi saf inanç arı duru  yolun adıdır tertemiz birlemedir. OLMAZSA OLMAZIDIR  
Nahl 16/125 Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.
ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Ud’u ilâ sebîli rabbike bil hikmeti vel mev’ızatil haseneti ve câdilhum billetî hiye ahsen(ahsenu), inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn

3-

Yüce Allah İbrahim aleyhisselamın Hz. İbrahim’e Ebu’l Enbiya yani “peygamberlerin babası” demektedir
Hac 22/ 78 Allah yolunda hakkıyla mücadele edin. Size fırsat veren O’dur. Bu dinde size bir güçlük yüklememiştir.Atanız İbrahim’in dinine uyun. Allah size daha önce ‘Müslüman /teslim olan’ adını verdi. Bu kitapta da bu adı verdi ki elçimiz size şahit/örnek olsun. Siz de insanlara şahit /örnek olasınız. Namazı tam kılın, zekâtı verin ve Allah’a sıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel ne hayırlı yardımcıdır!
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
Ve câhidû fîllâhi hakka cihâdihî, huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fîd dîni min haracin, millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmâkumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alân nâsi, fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâhi, huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Hz. İbrahim (a.s.) hakkında Kur’an şöyle buyurur
Necm 53/37 Ve çok vefâlı İbrâhim'in
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّى
Ve ibrâhîmellezî veffâ.
Hud 11/ /75 Çünkü İbrahim pek yumuşak huylu, içli ve daima Allah’a yönelmiş biriydi
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُّنِيبٌ
İnne ibrâhîme le halîmun evvâhun
Saffat 37/84 Hani o, Rabbine selim bir kalp ile gelmişti.
إِذْ جَاء رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
İz câe rabbehu bi kalbin selîm

4-
Hz ibrahim Tek başına bir  ümmet oluşu 

Nahl 16/120 Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir ümmetti;idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi.
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
İnne ibrâhîme kâne ummeten kâniten lillâhi hanîfen ve lem yeku minel muşrikîn,

Hz ibrahim çok şükredendi 
Nahl 16/121 Allah'ın nimetlerine şükredendi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
شَاكِرًا لِّأَنْعُمِهِ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Şâkiran li en’umihî, ictebâhu ve hudâhu ilâ sırâtın mustekîm
Nahl 16/122 Ona dünyada güzellik verdik. Şüphesiz o ahirette de salihlerdendir.
وَآتَيْنَاهُ فِي الْدُّنْيَا حَسَنَةً وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Ve âteynâhu fîd dunyâ haseneten, ve innehu fîl âhırati le mines sâlihîn(sâlihîne).

Hz ibrahimin  hanifti :Bu kelime tüm batıllardan yüz ceviren Allaha yönelen onu en güzelliği ile birleyen bundan asla vazgeçmeyen taviz vermeyen babası  müşrik olmasına rağmen bir duruşu simgesi saf inanç arı duru  yolun adıdır tertemiz birlemedir. OLMAZSA OLMAZIDIR  

Nahl 16/123 Daha sonra sana şunu vahyettik: Bir hanîf olarak İbrahim'in milletine uy! O, müşriklerden değildi.
مَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).



5-
KURANDA KENDİSİNİN TESLİMİYETİ SONRADAN GELENLERE BİR ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR

Hz İbrahim sadece Teslim oldum dememiş Alemlerin Rabbine teslim demeyi tercih etmiş
Burada alemler güneş ay yıldız ve yerin melekutü işte burada bu varlıklara bakarak muhteşem sonuca götüren bir muhakeme gücü tüm inanlara örnek olarak gösterilmektedir.

Bakara 2/131 Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde O"Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemin

Enam 6/79 "Ben,yüzümü hanif olarak gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. "
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfev ve mâ ene minel muşrikîn


HZ İBRAHİM Hanif 'di Kur'an kavramı olarak tanımlandığında " Fıtrat olarak kâinatın tek hâkimi olan yaratıcıya duru olarak şüphe duymadan tam teslimiyet içinde inanıp güvenendir

Rum 30/30 Sen yüzünü hanîf olarak bu dine, Allah’ın insanları da ona göre yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Fe ekim vecheke lid dîni hanîfen, fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâhi, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn

Rum 30/31 Hepiniz munib =O'na yönelerek, O'na karşı takvalı=sorumluluğunuzun bilincinde olun, namazı kılın; müşriklerden olmayın.
مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn

Rum 30/32 Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayınız! Her grup, kendilerinde olan ile övünüp sevinç duymaktadır.
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Minellezine ferraku dınehüm ve kanu şiyea küllü hızbim bima ledeyhim ferihun

6- 
Hz ibrahim'in usvetun hasenetun =güzel örnekliği
Peygamber efendimiz ve ümmedi onunla beraber olanlar, kuran ahlakı olan güzel örnekliğini  inanlara miras olarak kıyamete kadar devam edecektir

 usvetun hasenetun : أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ Kendisine uyulan şeyin ismidir.Kendisi güzelce uyulacak  örnek alınacak kimse.
Hz ibrahim inancı uğruna  babasından yaptıklarından uzaklaşınca müminlerde diğer kafir olan yakınlarından uzaklaşmış Bu yüzden duyduğumuz öfkeninde sevginin ölçüsü Allah rızası bağlı olması gerektiğine dikkat çekilmektedir.Müşrik yakınlara nasıl davranması gerektiği öğretmekdir net olunmalı sırf gönüllerini kazanalım diye onların şirki hoş görmeyelim demektedir 
Mümtehine 60/4     İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak usvetun hasenetun =güzel bir örnek vardır. Onlar milletlerine şöyle demişlerdi: 'Biz sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız; sizin dininizi inkar ediyoruz; bizimle sizin aranızda yalnız Allah'a inanmanıza kadar ebedi düşmanlık ve öfke başgöstermiştir.' -Yalnız, İbrahim'in, babasına: 'And olsun ki, senin için mağfiret dileyeceğim, fakat sana Allah'tan gelecek herhangi bir şeyi savmaya gücüm yetmez' sözü bu örneğin dışındadır- 'Rabbimiz! Sana tevekkül ettik güvendik, Sana yöneldik; dönüş Sanadır.'
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meahu, iz kâlû li kavmihim innâ buraâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedâ beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tu’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfiranne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’in, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîrü

Mümtehine 60/6 Andolsun, onlarda sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzulayanlara usvetun hasenetun =güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, Ganîy’dir, Hamîd’dir. kimseye ihtiyacı olmayan, yaptığını da güzel yapan hamd'e layık olandır.
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
Lekad kâne lekum fîhim usvetun hasenetun li men kâne yercûllâhe vel yevmel âhira ve men yetevelle fe innallâhe huvel ganiyyul hamîd,

Ahzâb 33/21 Şüphesiz, sizden Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler  için, Allah'ın elçisi'nde , güzel bir örnek vardır
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıra ve zekerallâhe kesîrâ(kesîran).

Bir başka özelliği, misafirperverliği idi. Evi yol üzerindeydi. Gelip geçen herkese yedirirdi, içirirdi. Bu yüzden ünvanı; “Ebu’l–edyaf” idi. “Misafirler babası” demekti.

7- 
Hz İbrahim Rüşd Sahibiydi
Yüce Allah ; Hz ibrahimin risalet öncesi cebrail aleyhisselam dan eğitim almış kendisine rüşd (olayları kavrabilecek olgunluğa erişmişti )verilmiş olduğu beyan etmektedir

Enbiyâ 21/ 51 Andolsun biz daha önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.
وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ
Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn

Bakara 2/124 Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti.O da tam olarak yerine getirmişti. :Buyurdu ki ; "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım".O "Ya soyumdan olanlar?" deyince Yine Buyurduki «Zalimler bu ahdime asla erişemezler ”
وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِن ذُرِّيَّتِي قَالَ لاَ يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ
Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimîn(zâlimîne).

Kainatın hükümdarlığının kendisine gösterilmiştir

 Enam 6/ 75 Böylece biz İbrâhim'e göklerin ve yerin melekûtunu ;büyük ve hârikulâde muhteşem varlıklarını gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.
وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ
Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn

Enam 6/ 76 Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.
فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لا أُحِبُّ الآفِلِينَ
Fe lemmâ cenne aleyhil leylu raâ kevkebâ(kevkeben), kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbul âfilîn

Enam 6/ 77 Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi.
فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِن لَّمْ يَهْدِنِي رَبِّي لأكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ
Fe lemmâ rael kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn

Enam 6/ 78  Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca
 “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi.
فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَآ أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ
Fe lemmâ raeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî, hâzâ ekber(ekberu), fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûn

Enam 6/79 "Ben,yüzümü hanif olarak gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. "
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfev ve mâ ene minel muşrikîn

8-
Hz İbrahim'i elçi olarak gönderilmesi

Ankebut 29/ 16 İbrahim’i de. kavmine “Allah’a kulluk edin,O’na karşı takva sahibi olun Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”demişti:
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Ve ibrâhîme iz kâle li kavmihî’budûllâhe vettekûhu, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn

İbrahim aleyhisselam risaletinde  yumuşak uslubunu hiç bir zaman  bozmadan babasıyla başladı

Meryem 19/42 Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنكَ شَيْئًا
İz kâle li ebîhi, yâ ebeti lime ta’budu mâ lâ yesmau ve lâ yubsıru ve lâ yugnî anke şey’â(şey’en).
Meryem 19/43 “Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru Sıratı Seviye’ye seviyeli,/düzgün bir yolu göstereyim.
يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا
Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ(seviyyen).
Meryem 19/44 Ey babacığım, şeytana kul olma! Muhakkak ki şeytan, Rahmân’a asi oldu.
يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَنِ عَصِيًّا
Yâ ebeti lâ ta’budiş şeytân(şeytâne), inneş şeytâne kâne lir rahmâni asıyyâ(asıyyen).
Meryem 19/45 Ey Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”
يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَن فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا
Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun miner rahmâni fe tekûne liş şeytâni veliyyâ(veliyyen).

Babası öfkeden gözleri kızardı sert uslubla ona şöyle dedi

Meryem 19/46 “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. uzun müddet benden uzaklaş!” dedi.
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا
Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm(ibrâhîmu), lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ
Meryem 19/47 dedi ki: 'Selâm sana/“Esenlik ve güvenliğe gir Senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, bana karşı lütuf sahibidir.
قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا
Kâle selâmun aleyk(aleyke), se estagfiru leke rabbî, innehu kâne bî hafiyyâ(hafiyyen)

9- 

Hz İBRAHİM babasının affı için dua etti.

Meryem 19/48 Sizden ve Allah'tan ile aranıza koyup yalvardıklarınızdan ayrılıyor ve Yanlızca Rabbime yalvarıyorum. Rabbime yaptığım dua sayesinde bedbaht olmayacağımı umuyorum
وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَى أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاء رَبِّي شَقِيًّا
Ve a’tezilukum ve mâ ted’ûne min dûnillâhi ve ed’û rabbî, asâ ellâ ekûne bi duâi rabbî şakıyyâ

Ancak Allah onun duasını kabul etmedi .
Cünki babası bundan asla vazgeçmediğini anlayınca duayı tekrar etmedi.

Tevbe 9/ 113  Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra,müşrikler için -yakınları  akraba dahi, olsalar- onlar için bağışlanma dilemeleri mümkün değildir.
مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَن يَسْتَغْفِرُواْ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُواْ أُوْلِي قُرْبَى مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Mâ kâne lin nebiyyi vellezîne âmenû en yestagfirû lil muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîm

Tevbe 9/ 114  İbrahim'in babası için mağfiret dilemesi sadece ona vermiş olduğu bir sözden dolayıydı. Ancak onun Allah'a düşman olduğu kendisine belli olunca artık ondan uzak durdu. Şüphesiz İbrahim   evvahun ↔yüreği çok sızlayan ve halîm yumuşak huyludur
وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلاَّ عَن مَّوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لأوَّاهٌ حَلِيمٌ
Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme li ebîhi illâ an mev’ıdetin vaadehâ iyyâhu, fe lemmâ tebeyyene lehû ennehu aduvvun lillâhi teberree minhu, inne ibrâhîme le evvâhun halîm

10-
Hz İbrahim Kavmine tebliği Kavmine Allah'tan başka ilah olmadığını defalarca tekrar etmiş. Onlara putçulukla gittikleri yolun yanlışlığını hikmet ve delillerle anlatmaya çalıştı ama nafile

En’am 6/80  Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola iletmiş iken Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam; ancak Rabbimin dilediği olur! Rabbim, bilgisi ile her şeyi kuşatmıştır. e fe lâ tetezekkerûn ↔Hâlâ kendinize gelip öğüt almıyor musunuz?”
وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللّهِ وَقَدْ هَدَانِ وَلاَ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ إِلاَّ أَن يَشَاء رَبِّي شَيْئًا وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ
Ve hâccehu kavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrikûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’â(şeyen), vesia rabbî kulle şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn

En’am 6/81“Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.”
وَكَيْفَ أَخَافُ مَا أَشْرَكْتُمْ وَلاَ تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُم بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا فَأَيُّ الْفَرِيقَيْنِ أَحَقُّ بِالأَمْنِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Ve keyfe ehâfu mâ eşraktum ve lâ tehâfûne ennekum eşraktum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum sultânâ(sultânen), fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn(emni), in kuntum ta’lemûn

En’am 6/82 “İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir
الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ
Ellezîne âmenû ve lem yelbisû îmanehum bi zulmin ulâike lehumul emnu ve hum muhtedûn

En’am 6/83 İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin ,El-hakim  tam hüküm veren her şeyi eksiksiz mükemmel şekilde yapan hikmet sahibidir el alim  her şeyi tarifsiz hakkıyla bilendir.,
وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَى قَوْمِهِ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَّن نَّشَاء إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmihî, nerfeu deracâtin men neşâu, inne rabbeke hakîmun alîm

11-

Hz İbrahim aleyhisselam iman etmeyen babası ve kavmine tebliğ ile uyarması

Zuhruf 43/26 İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan/ kulluk ettiklerinizden hiç  ilişiğim yoktur  uzağım,
وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ
Ve-iż kâle ibrâhîmu li-ebîhi ve kavmihi innenî berâun mimmâ ta’budûn(e)
Zuhruf 43/27 “Ben ancak O, beni yaratana  kulluk ederim. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.”
إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِ
İllâllezî fataranî fe innehu se yehdîni.
Zuhruf 43/28 İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptık.
وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Ve cealehâ kelimeten bâkıyeten fî akıbihî leallehum yerciûn
Zuhruf 43/29 Gerçek şu ki, onları ve atalarını kendilerine hak  ve  onu açıklayan  elçi  gelinceye kadar  nimetlerle geçindirdim.
بَلْ مَتَّعْتُ هَؤُلَاء وَآبَاءهُمْ حَتَّى جَاءهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُّبِينٌ
Bel metta’tu hâulâi ve âbâehum hattâ câehumul hakku ve resûlun mubîn
Zuhruf 43/30 Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir sihirdir , biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler.
وَلَمَّا جَاءهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ
Ve lemmâ câe humul hakku kâlû hâzâ sihrun ve innâ bihî kâfirûn

12-
 HZ ibrahim kavmi ile mücadelesi hakkında onlara gittikleri yolun yanlışlığı hikmetle ,akli delillerle tevhidi yani La ilahe illallah anlatmak istiyordu. 

Enbiyâ 21/ 52 O babasına ve kavmine: Sizin şu karşısına geçip kendilerine bel büküp ,eğilip durduğunuz heykeller nedir?”
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ
İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ hâzihit temâsîlulletî entum lehâ âkifûn(âkifûne).
Enbiyâ 21/ 53"Dediler ki: 'Biz atalarımızı onlara tapar bulduk.
قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءنَا لَهَا عَابِدِينَ
Kâlû vecednâ âbâenâ lehâ âbidîn(âbidîne).

Enbiyâ 21/ 54 
Andolsun ki siz ve babalarınız, apaçık dalâlettesiniz.” dedi.
قَالَ لَقَدْ كُنتُمْ أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Kâle lekad kuntum entum ve âbâukum fî dalâlin mubîn(mubînin).
Enbiyâ 21/ 55 Onlar: 'Sen bize hakkı mı getirdin yoksa bizimle oyun oynayanlardan mısın? dediler.
قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ
Kâlû e ci’tenâ bil hakkı em ente minel lâıbîn(lâıbîne)

Enbiyâ 21/ 56 "Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları kendisi yaratmıştır ve Ben de buna şahitlik edenlerdenim
قَالَ بَل رَّبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَى ذَلِكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ
Kâle bel rabbukum rabbus semâvâti vel ardıllezî fatarahunne ve ene alâ zâlikum mineş şâhidîn(şâhidîne)

Hz İbrahimin kavminin  şölene katıldığını fırsat bilerek taptığı putlarını parçalamak için and içti 
Enbiyâ 21/ 57 Allah'a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım.',
وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُم بَعْدَ أَن تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ
Ve tallâhi le ekîdenne asnâmekum ba’de en tuvellû mudbirîn(mudbirîne).
13-
Hz ibrahim  putperestlerin bayram için düzenlenen şölene  katılmayı red etti. Hz ibrahim gizlice puthaneye girdi .
Saffat 37/84 Hani o, Rabbine selim bir kalp ile gelmişti.
إِذْ جَاء رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
İz câe rabbehu bi kalbin selîm
Saffat 37/85 O babasına ve kavmine şöyle demişti: 'Siz neye kulluk yapıyorsunuz?
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ
İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâzâ ta’budûn
Saffat 37/86  Allah'ı bırakıp düzmece ilâhlar mı istiyorsunuz?
أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ
E ifken âliheten dûnallâhi turîdûn
Saffat 37/87 "Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?"
فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Fe mâ zannukum bi rabbil âlemîn
Saffat 37/88  Derken yıldızlara bir göz attı,
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ
Fe nazara nazraten fîn nucûm
Saffat 37/89 Arkasından, “Ben hastayım” dedi.
فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ
Fe kâle innî sakîm
Saffat 37/90 Bunun üzerine onlar arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar.
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ
Fe tevellev anhu mudbirîn

Saffat 37/91 Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup:yemiyor musunuz?' dedi
فَرَاغَ إِلَى آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Ferâga ilâ âlihetihim fe kâle e lâ te’kulûn
Saffat 37/92 "Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?"
مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
Mâ lekum lâ tentıkûn
Saffat 37/93 Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirince.
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَمِينِ
Ferâga aleyhim darben bil yemîn
Saffat 37/94 Bunun üzerine Hepsi karşısına dikilmişlerdi.
فَأَقْبَلُوا إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Fe akbelû ileyhi yeziffûn
Saffat 37/95 Dedi ki; Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz?
قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
Kâle e ta’budûne mâ tenhıtûn
Saffat 37/96 Oysa  Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn

Enbiyâ 21/ 58 Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ
Fe cealehum cuzâzen illâ kebîran lehum leallehum ileyhi yerciûn(yerciûne

Enbiyâ 21/ 59 Dediler ki: 'İlahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir'
قَالُوا مَن فَعَلَ هَذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ
Kâlû men feale hâzâ bi âlihetinâ innehu le minez zâlimîn(zâlimîne).
Enbiyâ 21/ 60 'Kendisine İbrahim denilen bir gencin onları zikrettiği duyduk' dediler.
قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ
Kâlû semi’nâ feten yezkuruhum yukâlu lehû ibrâhîm(ibrâhîmu)
Enbiyâ 21/ 61 Dediler ki: 'Öyleyse onu insanların gözlerinin önüne getirin. Olur ki onlar da şahit olurlar!'
قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَى أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi leallehum yeşhedûn(yeşhedûne).

14-

İbrahim aleyhisselamın putları parçalamasıyla ,zalim Nemrudla karşı karşıya geldi.


Enbiyâ 21/ 62 Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"
قَالُوا أَأَنتَ فَعَلْتَ هَذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ
Kâlû e ente fealte hâzâ bi âlihetinâ yâ ibrâhîm(ibrâhîmu).
Enbiyâ 21/ 63 'Belki bu işi şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!' dedi
قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِن كَانُوا يَنطِقُونَ
Kâle bel fealehu kebîruhum hâzâ fes’elûhum in kânû yentıkûn(yentıkûne
Enbiyâ 21/ 64 Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da “Biz, gerçekten yanlış yoldayız. Doğrusu ,zalim olan sizlermişsiniz!" dediler
فَرَجَعُوا إِلَى أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ
Fe raceû ilâ enfusihim fe kâlû innekum entumuz zâlimûn(zâlimûne).
Enbiyâ 21/ 65 Sonra başları önlerine eğildi dediler ki “Ey İbrâhim! Sen bunların konuşmayacağını bilirsin” dediler.
ثُمَّ نُكِسُوا عَلَى رُؤُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَؤُلَاء يَنطِقُونَ
Summe nukisû alâ ruûsihim, lekad alimte mâ hâulâi yentıkûn(yentıkûne).
Enbiyâ 21/ 66 Dedi ki: 'Öyleyse Allah'ı bırakıp da size hiçbir yararı ve zararı olmayan şeylere mi tapıyorsunuz?
قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ
Kâle e fe ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yenfeukum şey’en ve lâ yadurrukum
Enbiyâ 21/ 67 Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ düşünüp akletmeyecek misiniz?”
قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ
Kâle e fe ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yenfeukum şey’en ve lâ yadurrukum.

Zalim Nemrud Kibirlenmesi 

Bakara 2/ 258 Bakara 2/ 258 Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَآجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رِبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne)

15 - 

Nemrud halkının önünde bu şekilde etkisiz kalınca öfkeden deli oldu. Ve kavmiyle Onu yakma emrini verdi

Enbiyâ 21/ 68 Dediler ki: 'Eğer bir şey yapacaksanız, onu ateşte yakın da ilahlarınıza yardım edin!'
قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılîn(fâılîne

Saffat 37/97 Dediler ki: 'Onun için bir bina yapın da kendisini cahim'e= alevli ateşe atın.
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Kâlûbnû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm
Saffat 37/98 Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları el -esfelîn en aşağılık kimseler kıldık.
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ

Hz İbrahimin ateşe atılması

Enbiyâ 21/ 68 Dediler ki: 'Eğer bir şey yapacaksanız, onu ateşte yakın da ilahlarınıza yardım edin!'
قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılîn(fâılîne

Saffat 37/97 Dediler ki: 'Onun için bir bina yapın da kendisini cahim'e= alevli ateşe atın.
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Kâlûbnû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm
Saffat 37/98 Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları el -esfelîn en aşağılık kimseler kıldık.
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ
Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn

16- 

Hz ibrahimin ateşe atıldığında gösterdiği teslimiyet

Âl-i İmran 3/ 173  Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine: «düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, o halde onlardan korkun» dedi de bu söz onların îmanını artırdı ve: kâlû hasbunâllâhu ve ni’mel vekîl «Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir dediler.
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahşevhum fe zâdehum îmânâ(îmânen), *ve kâlû hasbunâllâhu ve ni’mel vekîl(vekîlu)*.

Hz İbrahim mancığa yerleştirildi atılmak üzereyken 

Cebrail aleyhisselam bir dileğin varmı diye soruca evet bir dileğim var ama senden değil deyince Cebrail hayretle neden kurtulmayı dilemiyorsun Halimi en iyi bilen  odur yakma işi kimindir  ateş kimindir her şey onun  emrinde dedi ve ateşe atıldığında  

Bakara 2/131 Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde O"Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemin

17- 

Enbiyâ 21/ 69 Biz de dedik ki: 'Ey ateş! İbrahim'e karşı   serin ve güvenilir ol.'
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrâhîm(ibrâhîme).

Bu emirle birlikte ibrahimin düştüğü yer gül bahçesi oldu.Oradan pınar fışkırdı akmaya başladı.

Ankebut 29/ 24  Kavminin cevabı ancak: 'Onu öldürün veya yakın' demeleri oldu. Ancak Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlûktulûhu ev harrıkûhu fe encâhullâhu minen nâr(nâri), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minû

Enbiyâ 21/ 70 Ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz asıl kendilerini hüsrana uğrattık.
وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ
Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserîn(ahserîne).




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder