29 Mart 2020 Pazar

9 - H -

1-El-esmaül-hüsna

İsra 17/22 Allah'la birlikte başka bir ilah edinme. Yoksa kınanmış ve yalnız, yardımcısız bırakılmış halde oturursun.
لاَّ تَجْعَل مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولاً
Lâ tec’al meallâhi ilâhen âhara fe tak’ude mezmûmen mahzûlâ

Âl-i İmran 3/ 79 Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve nubuvvet vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: «Allah'a değil bana kul olun» diyebilme yetkisi yoktur. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ اللّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُواْ عِبَادًا لِّي مِن دُونِ اللّهِ وَلَكِن كُونُواْ رَبَّانِيِّينَ بِمَا ﴾كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ ﴿٧٩
Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn

Bu  ayetlerde de Resûlullâh’a müşriklere soru sordurarak onların kendisiyle ilgili inançları hakkında bilgi sahibi olmamıza imkân sağlamıştır.

Müşrikler gökleri ve yeri yaratanın, Güneşi ve Ay’ı hizmete sokanın, yağmuru yağdıranın, rızkı verenin, hayatı ve ölümü var edenin, kâinatta olup biten her şeyi çekip çevirenin Allah Teâlâ olduğunun gayet farkındadırlar ve bu husus kendilerine sorulduğunda hiç tereddüt etmeden itiraf da etmektedirler.


Müminun 23/ 84  De ki: "Eğer biliyorsanız  Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?"
قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Kul li menil erdu ve men fiha in küntüm ta´lemun

Müminun 23/ 85 Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de tezekkür=öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?"
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Seyekulune lillah kul efela tezekkerun

 Müminun 23/ 86 De ki: 'Yedi göğün Rabbi ve ulu arşın Rabbi kimdir?'
قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Kul mer rabbüs semavatis seb´i ve rabbul arşil azıym

Müminun 23/ 87Allah'tır" diyecekler. De ki: "Yine de takvalı olmayacak mısınız?"
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Seyekulune lillah kul e fe la tettekun

  Mü'minûn 23/88 De ki: Biliyorsanız, her şeyin melekûtu / yönetimi elinde olan ve koruyup kollayan ama  , Kendisi korunmaya ihtiyacı olmayan kimdir?
قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Kul mem bi yedihi melekutü külli şey´iv ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta´lemun

Müminun 23/ 89 Allah’tır” diyeceklerdir. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle  büyüleniyorsunuz?"
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ
Seyekulune lillah kul fe enna tüsharu

Müminun 23/ 90
Hayır, biz onlara hakkı getirdik, ancak onlar gerçekten yalancıdırlar.
بَلْ أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Bel eteynüham bil hakki ve innehüm le kazibun

 Kur'an'da  ''mâ kaderûllâhe hakka kadrihî 'cümlesi ikisi Mekki ,biri de Medeni surede olmak üzere üç ayette yer alır. En' am 6/ 91- Hac 22/ 74- Zümer 39 /67 

Zümer 39 /67 Onlar Allahı hakkıyle takdir edemediler, Oysa kıyamet günü yer tamamen O'nun avucundadır ve gökler sağ elinde dürülmüştür. O, Sübhan’dır  onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînihi, subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn

El Vekil 
 İsra 17/ 65 Benim kullarım;  üzerinde,senin  bir sultanlığın / hakimiyetin yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter.
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ وَكَفَى بِرَبِّكَ وَكِيلاً
İnne ibâdî leyse leke aleyhim sultânun, ve kefâ bi rabbike vekîlâ

Rabb

Neml 27/91 (De ki:) "Ben, ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki, O, burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Her şey O'nundur. Ve müslümanlardan olmakla emrolundum."
إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ
İnnema ümirtü en a´büde rabbe hazihil beldetillezi harrameha ve lehu küllü şey´iv ve ümirtü en ekune minel müslimın

2-Din 

Rum 30/32 Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayınız! Her grup, kendilerinde olan ile övünüp sevinç duymaktadır.
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Minellezine ferraku dınehüm ve kanu şiyea küllü hızbim bima ledeyhim ferihun

Mü'minun 23/53 Ama ,insanlar din konusunda ; kendi aralarında kısımlara ,fırkalara , bölündüler. Her grup kendilerininkine güvenmektedir
فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Fetekkatau emrahüm beynehüm zübüra küllü hizbim bima ledeyhim ferihun

3-Zikir

ZAKİR :Zikreden erkekler ,ZAKİRAT :Zikreden kadınlar

Ahzap 33/ 35 Allah’a teslim olan erkekler ile Allah’a teslim olan kadınlar, inanan erkeklerle inanan kadınlar, samimiyetle boyun eğen erkeklerle samimiyetle boyun eğen kadınlar,özü sözü bir sadık erkeklerle özü sözü bir sadık olan kadınlar, sabırlı erkeklerle sabırlı kadınlar, gönülden bağlı erkeklerle gönülden bağlı kadınlar, zekat ve sadaka veren erkeklerle zekat ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınar, edep yerlerini koruyan erkeklerle edep yerlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle onu anan kadınlar; işte Allah, bütün bunlar için bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ

Enfal 8/45 Ey iman edenler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُواْ وَاذْكُرُواْ اللّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلَحُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ lekîtum fieten fesbutû vezkurullâhe kesîran leallekum tuflihûn

4-Hidayet

 İsra 17/84 De ki: "Herkes kendi yaratılışına fıtrat tarzına göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir."
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَى سَبِيلاً
Kul kullun ya’melu alâ şâkiletihî, fe rabbukum a’lemu bi men huve ehdâ sebîlâ

 5- Hamd

Fâtır 35/34 :Derler ki : “Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur.Şüphesiz Rabbimiz, kullarının günahlarını örter hiç yapmamış gibi çok bağışlayandır, şükrün karşılığını bol veren Eş-şekur dur
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌ
Ve kâlûl hamdu lillâhillezî ezhebe annâl hazen, inne rabbenâ le gafûrun şekûr

 Gönüllere Ferahlık Verdiği İçin hamd ederiz

Hicr 15/97Onların söyledikleri sebebiyle gönlünün daraldığını kuşkusuz, biliyoruz:
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
Ve le kad na´lemü enneke yediyku sadruke bima yekulun

Hicr 15/98 Rabbini övgü ile tesbih et ve secde edenlerden ol!
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ
Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidîn

6- Takva. 

 AllahTakvalı kullarına,takvayı korunma yollarını öğretir

Muhammed 47/17 Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmakta ve kendilerine takvalarını korunma yollarını vermektedir.
وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْواهُمْ
Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum takvâhum

7-Sabır

Âl-i İmran 3/ 124 Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.
إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلاَثَةِ آلاَفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُنزَلِينَ
İz tekûlu lil mu’minîne e len yekfiyekum en yumiddekum rabbukum bi selâseti âlâfin minel melâiketi munzelîn
Âl-i İmran 3/125 Evet, güçlüklere karşı direnir ↔sabreder ve Allah’a karşı takvalı olduğunuz takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.
بَلَى إِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلافٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimîn

Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir 

Bakara 2/153 Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenustainû bis sabri ves salât(salâti), innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).

8-İşitme 

Bu ayette işitme  duyusunun gerçek anlamıyla dile getirilmiştir.

Bakara 2/181 Şimdi her kim bunu duyduktan sonra değiştirirse, her halde vebali yalnızca o değiştirenlerin boynunadır. Şüphe yok ki, işitir, bilir.
فَمَن بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm

9-Fitne

Rabbimizin nasıl ve ne ile fitnelendirdiğini öğrenmek için ise, Kur’an’daki pek çok ayetten aşağıda bulunan birkaç tanesinin okunması yeterli olacaktır.

Ta Ha 20/ 131 Kendilerini imtihan etmek için onlardan bazılarını yararlandırdığımız dünya hayatının süslerine gözlerini dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَى
Ve lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ mettâ’nâ bihî ezvâcen minhum zehratel hayâtid dunyâ li neftinehum fîhi, ve rızku rabbike hayrun ve ebkâ.

10- İstiaze

Nisa 4/ 38 Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan kime arkadaş olursa onun arkadaşlığı pek kötü olur. O ne kötü bir arkadaş olur
وَالَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَن يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَرِينًا فَسَاء قِرِينًا
Vellezîne yunfıkûne emvâlehum riâen nâsi ve lâ yu’minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhir(âhiri). Ve men yekuniş şeytânu lehu karînen fe sâe karînâ


11-Şefaat

Nisa 4/85  Kim güzel bir işte yardım/destek yaparsa, yapılan güzel şeyden dolayı oda payını alır. Kimde kötü bir işte yardım/destek  yaparsa, o kötülüğün sonucundan kendiside bir pay alır.Allah, herşeyi gözetendir.
مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا
Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ

Zümer 39 /43 Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? “De ki; Onlar hiçbir şeye güç yetiremez  ve  akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı ?
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
Emittehazû min dûnillâhi şufeâe, kul e ve lev kânû lâ yemlikûne şey’en ve lâ ya’kılûn

Zümer 39 /44 De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin  mülkü/hakimiyeti O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Kul lillâhiş şefâatu cemîan, lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), summe ileyhi turceûn


Zümer 39 /45  Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet kulûbullezîne lâ yu’minûne bil âhırati, ve izâ zukirellezîne min dûnihi izâ hum yestebşirûn


Zümer 39 /3 Halis katıksız olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka evliyâ  edinenler şöyle derler:"Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Muhakkak ki Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
E lâ lillâhid dînulhâlisu, vellezînettehazû min dûnihî evliyâe, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilâllâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr


a-Şefaatin hiç bir şekilde olmadığını anlatan ayetler

Meryem 19/85 Takva sahiplerini Rahmân’ın huzurunda izzet ve ikramla toplıyacağımız gün.
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا
Yevme nahşurul muttekîne ilâr rahmâni vefdâ(vefden).
Meryem 19/86 Ve mücrimleri susamış olarak cehenneme sevkedeceğiz.
وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَى جَهَنَّمَ وِرْدًا
Ve nesûkul mucrimîne ilâ cehenneme virdâ(virden).
mücrim :suçlular, günahkârlar
Meryem 19/87 Rahman'ın katında bir ahid almış olanların dışındakiler şefaat yararlanma hakkına sahip olamayacaktır.
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).
Meryem 19/88 'Rahman çocuk edindi' dediler.
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا
Ve kâluttehazer rahmânu veledâ(veleden).
Meryem 19/89 Andolsun siz, çok çirkin bir şey yaptınız ki
لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا
Lekad ci’tum şey’en iddâ(idden).
Meryem 19/90 Bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp çökecek.
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddâ(hedden).
Meryem 19/91 Rahman'a çocuk isnad ettiler diye!
أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَدًا
En deav lir rahmâni veledâ(veleden).
Meryem 19/92 Oysa Rahman'ın çocuk edinmesi olamaz
وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا
Ve mâ yenbagî lir rahmâni en yettehıze veledâ(veleden).
Meryem 19/93 Göklerdeki ve yerdeki kimselerin hepsi, Rahman’a kul olarak gelecektir.
إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir rahmâni abdâ(abden).
Meryem 19/94 Andolsun O, onların tümünü kuşatmış ve teker teker saymıştır.
لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا
Lekad ahsâhum ve addehum addâ(adden).
Meryem 19/95 Onların hepsi kıyamet günü O'na ferdî olarak tek başlarına geleceklerdir.
وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا
Ve kulluhum âtîhi yevmel kıyâmeti ferdâ(ferden).


b-Şefaati izne bağlayan ayetler 

Bakara 2/123 Ve o gün hiç kimse, kimsenin yerine ceza çekmeyecek,ve onlardan hiç kimse adına fidye ödeyemeyeceği, ve şefaatin  kabul edilmeyeceği ve onlara yardım olunmayacağı bir günden korunun.
وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ
Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).






--------------
Dua.
Fussilet 41/49 İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir.
لَا يَسْأَمُ الْإِنسَانُ مِن دُعَاء الْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُوسٌ قَنُوطٌ
Lâ yes’emul insânu min duâil hayri ve in messehuş şerru fe yeûsun kanût(kanûtun).

Hac 22/ 11 İnsanlardan kimi, Allah'a  kıyıdan kenardan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa,gönlü onunla hoş olur.ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. Böylece dünyayı da ahireti de kaybeder . İşte o,husranı mübîn ↔apaçık hüsrandır.
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf fe in asâbehu hayrunıtmeenne bihî, ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhırate, zâlike huvel husrânul mubîn


Bakara 2/152 Öyleyse yalnızca Beni anın, Ben de sizi anayım; ve yalnızca Bana şükredin ve nankörlük etmeyin.
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn

Bakara 2/153 Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenustainû bis sabri ves salât(salâti), innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).

Bakara 2/186 Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne)


Mümin 40/7 Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kıhim azâbel cahîm(cahîmi).

Mümin 40/8 Rabbimiz, onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi olan sensin sen!"
رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rabbenâ ve edhilhum cennâti adninilletî vaadtehum ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim inneke entel azîzul hakîm.

Mümin 40/9 "Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur."
وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Ve kıhimus seyyiât(seyyiâti), ve men tekıs seyyiâti yevme izin fe kad rahimtehu ve zâlike huvel fevzul azîm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder