28 Mart 2020 Cumartesi

5 - E


1-El-esmaül-hüsna

Allahı Hakkıyle Takdir Etme mâ kaderûllâhe hakka kadrihî

Kur'an'da  ''mâ kaderûllâhe hakka kadrihî 'cümlesi ikisi Mekki ,biri de Medeni surede olmak üzere üç ayette yer alır. Allah hakkında zanlarına göre hareket eder ve bu zanlarını inanç haline getirerek şirke düşerler  Allah’ın yaratıcı olduğunu kabul etmelerine rağmen, O’nun hak ettiği kulluğu, hem O’na hem de onun yarattıklarından bazılarına  yapmaktadırlar. Allah’ın dışında melekleri, kendini ve  türünü yani insanları ilah edinerek Allah’a ortak koşar.

Hac 22/ 74: Onlar Allahı hakkıyle takdir edemediler, Şüphesiz Allah El-Kavî sonsuz kuvvet ve kudret sahibidir.El aziz'dir O çok yüce kudreti dâimâ üstündür.
مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Mâ kaderûllâhe hakka kadrihî, innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

el-VEKİL

Ahzap 33/ 3 Allah'a güven! Vekil olarak Allah yeter.
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ وَكِيلًا
Ve tevekkel alâllâhi ve kefâ billâhi

RAB

 Kur’an, Rab kelimesi hakkında doğru olmayan bu ortak kullanımı düzeltmeyi, sadece Yüce Allah için kullanılabileceği gerçeğini ortaya koymayı hedeflemiştir

Bakara 2/ 21 Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri halk eden/yaratan Rabbinize kulluk edin ki  takvâ sahibi olasınız. Allah'ın azâbından kendinizi kurtarmış olursunuz."
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ya eyyühen nasu´büdu rabbekümüllezi halekaküm vellezıne min kabliküm lealleküm tettekun

Şirk işleyenler tevbe edip dönüş yapmadıkça asla affetdilmeceğini öğreniyoruz

Nisa 4/48 Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan da gerçekten büyük bir günah işlemiştir.
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا
İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kadifterâ ismen azîmâ

Müşrikler Allah'a kesin olarak inanır.

Ankebut 29/ 61Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ فَأَنَّى يُؤْفَكُونَ
Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda ve sehharaş şemse vel kamera le yekulünnellah fe enna yü´fekun

💗➖➖➖💗➖➖➖💗

2-Din

Allah kullarına gönderdiği din adı islamdır.


Al-i İmran 3/19
Allah katında din, İslam'dır. Kitab verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim, Allah'ın ayetlerini inkar ederse; şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
İnned dine indellahil islam ve mahtelefellezıne utül kitabe illa mem ba´di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm ve mey yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab

Ali-imran 3/85 Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Ve men yebtegi gayral islâmi dînen fe len yukbele minhu, ve huve fîl âhirati minel hâsirîn

3-Zikir

Ahzap 33/41 Ey inananlar! Allah'ı çok zikrediniz!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).

Ahzab 42 Ve Sabah akşam Ona yönelin
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).

Hadid 57/16  İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir
أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn

4 -Hidayet 

Kur’an’ı Kerim’de Allah sıfatı için kullanılmıştır. Sadece Allah'a mahsustur

 Resul âlemlere rahmet olmuştur da  sevdiğini bile hidayete eriştiremez sadece davet eder

 Kasas 28/56  Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin , ancak Allah dilediğini dileyeni hidayete eriştirir ve O muhtedinleri ↔ hidayete eriştirenleri daha iyi bilir.

إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve huve a’lemu bil muhtedîn

muhtedi ve ihtidâ : hidâyete eren, hidâyet erdirilen, doğru yola iletilen hak ve doğru olanı dileyenler

Tegabun 64/11 Allah'ın izni olmadıkça musibetten bir şey isabet etmez ve her kim Allah'a imân ederse kalbini hidâyete erdirir ve Allah her şeyi bilendir.
مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâhi, ve men yu'min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bikulli şey'in alîm

5-Hamd

Hud 11/73 "Allah'ın işine mi şaşıyorsun? dediler, "Allah'ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun ! Ey bu evin insanları, hemen hatırlayın ki, Şüphesiz O,her şeyi güzel yapan, Hamid olan Allah şanı çok yüce Mecîd’dir
قَالُواْ أَتَعْجَبِينَ مِنْ أَمْرِ اللّهِ رَحْمَتُ اللّهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الْبَيْتِ إِنَّهُ حَمِيدٌ مَّجِيدٌ
Kâlû e ta’cebîne min emrillâhi rahmetullâhi ve berakâtuhu aleykum ehlel beyt, innehu hamîdun mecîd

6-Takva    

Âl-i İmran 3/133 Rabbinizin affına mazhar olmak ve Allah'a karşı takvalı olanlar için hazırlanmış gökler ile yer kadar geniş bir cennete ulaşmak için birbirinizle yarışın;
وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekîn

Âl-i İmran 3/134 Onlar ki hem bolluk hem de darlık zamanında Allah yolunda harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanları affederler, çünkü Allah iyilik yapanları sever;
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn

Âl-i İmran 3/135 Yine onlar bir kötülük işlediklerinde ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının affedilmesini dilerler. Günahları Allah'tan başka kim affedebilir? Onlar işledikleri günahlarda bile bile ısrar etmezler.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Vellezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn (ya’lemûne).

7-Sabır kavramı 

Bakara 2/155 
Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
Ve le neblüvenneküm bi şey´im minel havfi vel cui ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat* ve beşşiris sabirın yetbeuhâ ezâ(ezen),
Bakara 2/ 156
 Sabredenler, kendilerine bir musibet geldiğinde, kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun“Biz Allah'ın kuluyuz ve biz O'na döneceğiz” derler.
الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Ellezine iza esabethüm müsıybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun 

 8-İşitme

Enfal 8/24 Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn

En'am 6/36 Ancak (kalpleriyle) işitebilenler çağrıya karşılık verebilirler . kalben ölüleri ise ancak yalnızca Allah diritir. Sonrada hepsi  O'nun huzuruna çıkarılırlar.
إِنَّمَا يَسْتَجِيبُ الَّذِينَ يَسْمَعُونَ وَالْمَوْتَى يَبْعَثُهُمُ اللّهُ ثُمَّ إِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn, vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn

Bakara 2/18 Onlar, Summun ↔sağırdırlar, bukmun ↔dilsizdirler, umyun ↔kördürler. Artık dönmezler.
صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ
Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn

9-Fitne
Rabbimiz elçilerini ve diğer insanları niçin fitnelendirdiğini şu ayetlerde açıklamıştır

Ankebut 29/ 2 İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik  - inandık ettik” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn

Ankebut 29/ 3 Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, sadık /doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.
وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبِينَ
Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya’lemennellâhullezîne sadakû ve le ya’lemenel kâzibîn

10-istiaze

Zuhruf 43/36 Kim Rahman’ın Zikri’ni bulanık görürse, başına bir şeytan sararız; o,artık onunla beraber olur.
وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ
Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn

Zuhruf 43/ 37 Şüphesiz ki bunlar, onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidâyete erdirilmiş olduklarını sanırlar.

وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn

Zuhruf 43/ 38 Sonunda bize geldiği zaman, der ki: Keşke benimle senin , aranda doğu ile batı kadar bir mesafe olsaydı. Meğerse bu ne kötü beraberlik/yakınlıktır
”حَتَّى إِذَا جَاءنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ
Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel karîn

Allah rasulu Şeytanların kimin peşini bırakmadığını bize haber vermiştir

Şuara 26/221 Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtîn
Şuara 26/222 Onlar, 'gerçeği ters yüz eden', günaha düşkün olan her yalancıya inerler.
تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Tenezzelu alâ kulli effâkin esîm
Şuara 26/223 Onlar (Şeytanlara ) kulak verirler. Çoğu da yalancıdır.
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûn

11-Kitabımız isim ve sıfatları

Kur'an'ın isimlerinden biride Ruh'tur

Şura 42/52  Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediğimizi ↔dileyeni hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru bir yola rehberlik ediyorsun
وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍVe kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedri mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym


12-Dünya ve Ahiret hayatı 

Ahkaf 46/20 İnkar edenlerin ateşe sunuldukları gün 'Siz dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi harcadınız ve onlarla metalandınız . Bugün artık, yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz ve fasıklık etmenize karşılık aşağılayıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.'
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُم بِهَا فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَفْسُقُونَ
Ve yevme yu’radullezîne keferû alân nâr(nâri), ezhebtum tayyibâtikum fî hayâtikumud dunyâ vestemta’tum bihâ fel yevme tuczevne azâbel hûni bi mâ kuntum testekbirûne fîl ardı bi gayril hakkı ve bi mâ kuntum tefsukûn

Âl-i İmrân 3/14 Kadınlara, çocuklara, altın ve gümüş cinsinden birikmiş hazinelere, cins atlara, en’amlara ve arazilere yönelik dünyevî zevkler insanoğlu için çekici kılınmıştır. Bütün bu zevkler bu dünya hayatının menfaatleridir.Kalıcı mutlu son, Allah katında olanıdır.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB

13-İMAN
Yunus 10/90 İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri de taşkınlık ve düşmanlıkla onların peşlerine düştüler. Sonunda su onu boğmaya başlayınca: 'İsrailoğullarının kendisine iman ettiğinden başka ilah olmadığına iman ettim ve ben de teslim olanlardanım /Müslümanlardanım' dedi.
وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا حَتَّى إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنتُ أَنَّهُ لا إِلِهَ إِلاَّ الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَاْ مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Ve câveznâ bi benî isrâîlel bahre fe etbeahum fir’avnu ve cunûduhu bagyen ve advâ(adven), hattâ izâ edrakehul garaku kâle âmentu ennehu lâ ilâhe illâllezî âmenet bihî benû isrâîle ve ene minel muslimîn

Yunus 10/100
Allah'ın akıl ve irade vermek suretiyle gerçekleşen izni olmasaydı, hiçbir insan imana eremezdi.Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alâllezîne lâ ya’kılûn

Yunus 10/101
De ki: “Göklerde ve yerde neler olduğuna, bir bakın” Fakat âyetler ve uyarılar, inanmayan bir topluma hiçbir fayda sağlamaz.
قُلِ انظُرُواْ مَاذَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا تُغْنِي الآيَاتُ وَالنُّذُرُ عَن قَوْمٍ لاَّ يُؤْمِنُونَ
Kulinzurû mâzâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve mâ tugnîl âyâtu ven nuzuru an kavmin lâ yu’minûn


💗💗💗💗💗💗

14-Şefaat

ortak ayetlerimiz👇

Nisa 4/85 Kim güzel bir işte yardım/destek yaparsa, yapılan güzel şeyden dolayı oda payını alır. Kimde kötü bir işte yardım/destek yaparsa, o kötülüğün sonucundan kendiside bir pay alır.Allah, herşeyi gözetendir.
مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا
Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ

a-Şefâatin yalnızca Allah’a ait olduğunu söyleyen âyetler:

Zümer 39 /43 Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? “De ki; Onlar hiçbir şeye güç yetiremez ve akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı ?
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
Emittehazû min dûnillâhi şufeâe, kul e ve lev kânû lâ yemlikûne şey’en ve lâ ya’kılûn

Zümer 39 /44
De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü/hakimiyeti O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Kul lillâhiş şefâatu cemîan, lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), summe ileyhi turceûn


Zümer 39 /45  Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet kulûbullezîne lâ yu’minûne bil âhırati, ve izâ zukirellezîne min dûnihi izâ hum yestebşirûn


Zümer 39 /3
Halis katıksız olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka evliyâ edinenler şöyle derler:"Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Muhakkak ki Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
E lâ lillâhid dînulhâlisu, vellezînettehazû min dûnihî evliyâe, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilâllâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr

Secde 32/4 Allah, O’dur ki, gökleri ve yeri ve aralarında olanları altı günde yarattı; sonra arşı hakimiyeti altına alandır Sizin, O’ndan başka dostunuz , hiç bir şefaatçınız da yoktur.e fe lâ tetezekkerûn Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn

Nisa 4/69 Kim Allah'a ve Elçi'ye itâ'at ederse işte onlar, Allâh'ın ni'met verdiği peygamberler, sıddiklar,şahitler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar da ne güzel rafik =arkadaştır
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا
Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn, ve hasune ulâike rafîk

➖➖➖➖➖➖

 a- Ahirette mahşerde  beklenen, yanlış şefaat ve şefaatçiler anlayışı mutlak anlamda reddedip onun fayda vermeyeceğini içeren âyetler (E)👈

Enam 6/ 94 Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve Allah’ın ortağı olduklarını iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.
وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُم مَّا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاء ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءكُمُ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاء لَقَد تَّقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُم مَّا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Ve lekad ci’timûnâ furâdâ kemâ halaknâkum evvele merratin ve teraktum mâ havvelnâkum verâe zuhûrikum, ve mâ nerâ meakum şufeâekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şurakâu, lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mâ kuntum tez’umûn

Bakara 2/254
Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimû

 b-Şefaati izne bağlayan ayetler (E)👈

Yunus 10/3 Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden, işleri evirip çeviren Allah'tır. *Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz* İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ
İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşi yudebbirul emrmâ min şefîin illâ min ba'di iznihî, zâlikumullâhu rabbukum fa'budûhu, e fe lâ tezekkerûn

Enbiya 21/ 28 O ,onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun razı olduğu kişiden başkasına şefaat etmezler. Ve onlar O'na,saygılarından titrerler.
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَى وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yeşfeûne illâ li menirtedâ ve hum min haşyetihî muşfikûn(muşfikûne).
➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖

Kur'an'dan Dualar👐👐

İsra 17/11 İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir.
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً
Ve yed’ul insânu biş şerri duâehu bil hayr(hayri), ve kânel insânu acûlâ(acûlen).

Kehf Süresi 18 /10
Rabbimiz! Katından bize rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl!,
إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
İz evel fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ reşeda

Yusuf 12 / 86 
; Dediki; Ben üzüntümü ve kederimi yalnız Allah’a arz ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyi de ben Allah'tan  biliyorum.
قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَتَعْلَمُونَ
Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilâllâhi ve a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûn

Bakara 2/201 Kimileri de şöyle der: “Rabbimiz! Bize bu dünyada güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru!”
وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder