10 Ocak 2017 Salı
Kuran-ı Kerim'de Ümmi Ayetleri
Rahman ve Rahim olan Allah'ımız adıyla.
Hz.Nebi Rasullah a.s ümmîliği hakkında görüşler.
Ümmî kelime anlamı :“ümm” kökünden''anne'' anlamına gelen,annesinden doğduğu gibi yetişip,planlı bir eğitimden geçmeyen insan anlamında kullanılmıştır.Kısaca anasından doğduğu gibi saf ,temiz anlamındadır.Arap dil kültürlerinde “ümm” ile aynı kökten gelen,pınar ,menbaı ,başlangıcı, temeli ,esası ,cevheri görülmeyen ,bir şeyin ruhu, bir millete mensup,okumayan,yazmayan,arap ümmetine mensup ,mekkeli ehli kitabın dışında olan,grub ,nebilerin sıfatı ,kötü fiilin sonucu ateşin bir ismi olarak yelpazesi geniş olan bir kelimedir.
İslam kaynaklarında ''ümmi''kelimesi hakkında çeşitli görüşler vardır.Kimi Hz. Rasullah'ın okuma yazma bildiğini, kimisi de okuma yazma bilmediği şeklinde ; çeşitli görüşleri vardır.Ümmi kelimesi yukarıda ki pek çok manadan,ziyade okuma, yazma bilmeyen anlamına takılıp kalmışlar.Gelenekte okuma yazma bilmediğini veya bildiğini çeşitli delillerle sunmaya çalışılmış. Biz de Kur'an'ımıza sarılalım ki herseyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafindan âyetleri ayrintili olarak açıklayan ,Allah'a teslim olalım ..
Hud11/1 Elif-Lâm-Râ. Bu öyle bir kitaptir ki, âyetleri muhkem sağlamlaştırılmış,sonra da herseyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafindan âyetleri ayrintili olarak açiklanmistir.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِا الر ۚ كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ
Elif lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme füssilet mil ledün hakımin habır
Hud 11/ 2. Böyle olması Allah´dan baskasina kulluk etmeyin diye.Ben de o kitapla sizi uyaran ve müjdeleyen kişiyim.
أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ ۚ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ
Ella ta´büdu illellah inneni leküm minhü nezıruv ve beşır
Ümmi kelimesinin ayetlerde geçen anlamları okuyalım.
1-Aşağıdaki ayette geçen ''Ümmiyyun'', kelimesi "ümmiler" demektir.Bilgi ve eğitim açısından yeterli bir seviyeye gelmemiş anlamında kullanılmıştır.
Bakara 2/78 Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar.
وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لاَ يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلاَّ أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَظُنُّونَ
Ve minhum ummi yyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn
2-''Ummiyyūne''ümmiler toplumu,ve içlerinden ümmi olan Rasul anlamında.
Cuma, 62/2 O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.
هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn
3-Ayette ''ümm-ül kura'' ana kent tamlaması gelmiş. Allah'ın kitabının içeriğini bilmeyenlerin kimler olduğu anlamındadır.Ana’ya mensup, Analı, yani “Mekkeli toplum anlamındadır..
En am 6/92 Bereketli olan ve kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitabı da biz indirdik. İndirdik ki Anakenti ve çevresini uyarasın. Namazlarına özen gösterip Ahirete inananlar, buna da inanırlar.
وَهَذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُّصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَهُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhirati yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn
4-''Ummiyyîne'' Kendilerine kitap verilen Ehl-i Kitap ve Arapları,içermektedir.
Ali-imran 3/20 Ey Rasûlüm, din işinde Yahudi ve Hristiyanlar seninle münakaşaya kalkışırlarsa şöyle de: “- Ben, bana bağlı olanlarla birlikte kendimi Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenler ile önceki kitaplardan bilgisi olmayan Arap müşriklerine de söyle: -Siz İslâmı kabul ettiniz mi?” Eğer teslim olurlarsa, yola gelmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir. Allah, kullarını hakkıyle görür.
فَإنْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ وَالأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَإِنْ أَسْلَمُواْ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلاَغُ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebeani, ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâgu, vallâhu basîrun bil ibâd
Kur'an'a göre Ehli kitap iki tiptir
Kur’an önceki indirilen kitapları tasdik etmekte ve tahrif edilen kısımlarını haber vermektedir.Bu kitaplar da yer alan konular,son kitap Kur’ân’a uyuyorsa onlar aslını koruyabilmiş ,değilse tahrif veya kaybolmuştur
1-Hz. Muhammed'e indirilen Kur’an’a inanan, ümmilerdir vahıy konusunda gerçeği kabul edenler 2- İkincisi çok iyi bildikleri halde kendi çıkarlarına uymayan inkarcılar
1-Bakara 2/41 Yanınızda olan Tevratı, doğrulayıcı olarak indirdiğim Kur'an'a iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun
وَآمِنُواْ بِمَا أَنزَلْتُ مُصَدِّقاً لِّمَا مَعَكُمْ وَلاَ تَكُونُواْ أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَناً قَلِيلاً وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ
Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih, ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.
Ehli kitap ümmileri,Allah’ın indirdiğine îmân etmiyor Biz, bize indirilene îmân ederiz diyorlar.Oysa daha önce yalanmışlardı
2-Bakara 2/ 91 Kendilerine “Allah'ın indirdiğine inanın” denilince, “Biz sadece bize indirilen kitaba inanırız” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki Kur'ân, ellerinde bulunanı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. Onlara de ki, “Şâyet siz gerçekten inanıyor idiyseniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ بِمَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ نُؤْمِنُ بِمَآ أُنزِلَ عَلَيْنَا وَيَكْفُرونَ بِمَا وَرَاءهُ وَهُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِّمَا مَعَهُمْ قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنبِيَاء اللّهِ مِن قَبْلُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Ve izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minîn
Resule indirilenin, kaynağı Allah olduğunu anlayanlar
Kuran ehli ve ehli kitaptan inananlar ise derler ki:
Maide 5/ 83 Ve Resûl'e indirileni işittikleri zaman, hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Rabb'imiz, biz îmân ettik , artık bizi şâhitlerle beraber yaz...” derler
وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Ve izâ semiû mâ unzile ilâr resûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arafû minel hakk, yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn
Maide5/ 84 Rabbimizin bizi salih kullar arasına katmasını beklerken niçin Allah'a ve Hak'tan bize gelmiş olana iman etmeyelim ?
وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ
Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal kavmis sâlihîn
İşte biz Kitaplara, bu yüzden iman ederiz.
Nisa 4/136 Ey iman edenler! Allah’a, elçisine ,elçisinin indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını,elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl. Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ
Allah'ın görevlendirdiği ümmi nebi'dir
Önceki kitab ümmetlerin,Kitaplarında haber verilen ümmi elçiyi ve belgesi apaçık kuranı-ı kerimi tasdikliyor olduğunu
Araf 7/ 157 Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de geleceği yazılı bulacakları ümmi Nebi,Resule uyarlar; o, onlara marufu iyiliği emrediyor, münkeri kötülüğü yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır
كَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu, ulâike humul muflihûn
Bu ayette Allah elçisinin dokuz vasfına işaret etmektedir.
1-Risalet
2-Nübüvvet
3- Ümmi
4-Tevrat ve İncil’de zikredilmesi
5- İyiliği emretmesi
6- Kötülüğü yasaklaması
7- Temiz gıdaları helal kılması,
8- Zararlı gıdaları yasaklaması ve
9- Ağır sorumlulukları kaldırması.
Hz Muhammed'in vahiy öncesi dönemi:
Kur’ân-ı Kerim Allah elçisini ümmî olarak vasıflandırmıştır, Kendisi gibi beşer insanlardan,başka kaynaklardan bir eğitim almadığını vurgulamak içindir.
Ankebut Süresi 29/ 48. Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.
بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الظَّالِمُونَ
Ve ma künte tetlu min kablihi min kitabiv ve la tehuttuhu bi yemınike izel lertabel mübtılun
Allah Tarafından nebi,seçilip vahiy verileceğini, bilmiyordu
Kasas Süresi 28/86Kitabın sana kalbine vahy ile bırakılacağını umud etmezdin; bu, Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.
وَمَا كُنتَ تَرْجُو أَن يُلْقَى إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَافِرِينَ
Ve ma künte tercu ey yülka ileykel kitabü illa rahmetem mir rabbike fe la tekunenne zahiral lil kafirın
Nebi ,Kendisi gibi ümmî bir toplumda dünyaya gelmiş,
O,toplumun şartlarında yetişmişti.Yaratıcısının kontrolünde, onu güzel duygu ve düşüncelerle yetişmiş, vahıy verilmesinden önce,bir hazırlık gibi ki yalnızlık kendisine sevdirilmişti.Kötülüklere karşı duyarlı hale getirilmiş, şirk ve yanlış inançlara bulaşmadan rab isminin tecellisi ile ana rahminden gençlik dönemlerine kadar fıtratında var olan örnek bir hayatı ile toplum tarafından güvenilir bir insandı.Ancak bu pasif bir iyilikti.Ne zaman Vahiyle buluştu,fıtratında ki hidayete erişmesi için Allah'ın ilahi terbiyesi ile Aktif olan hulukul azim mükemmel ahlak olarak tamamlandı .
ŞURA 42/ 52 Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip iletiyorsun.
وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mâl kitâbu ve lâl îmânu ve lâkin cealnâhu nûran nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustakîm
İlâhî vahye mazhar olmadan önce onun herhangi bir kitap okumadığını, özellikle de vahiy mahsulü eserleri okumadığını ve nuzûl sürecinde de Kur'an’ı onlardan hareketle yazdırmadığını ifade etmiştir
İnkarcıların asıl derdi vahiy kaynağınadır.
Ümmi bir insanın birinden yardım almadan insan ve cinleri aciz bırakacak Kur’an gibi essiz bir kitabı meydana getirmesi mümkün değildir.
Furkan 25/ 4 İnkâr edenler dediler ki: "Bu olsa olsa ancak onun uydurduğu bir yalandır, kendisi düzüp uydurmuş ve ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.,
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا
Ve kâlellezîne keferû in hâzâ illâ ifkunifterâhu ve eânehu aleyhi kavmun âharûn, fe kad câû zulmen ve zûrâ
Furkan 25/5 Bir de şunu dediler: “Bunlar eskilerin masallarıdı yazdırtmış, ve sabah akşam ona okutturuluyor.
وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Ve kâlû esâtîrul evvelînektetebehâ fe hiye tumlâ aleyhi bukraten ve asîlâ
Kur’an baştan sona Allah’ın kitabı ve sözüdür.
Bu Kur’an, kesinlikle kimse tarafından uydurmamıştır.
Nahl Süresi 16/101Biz bir ayeti, bir başka ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman,Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- "Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَّكَانَ آيَةٍ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُواْ إِنَّمَا أَنتَ مُفْتَرٍ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
Ve izâ beddelnâ âyeten mekâne âyetin vallâhu a’lemu bimâ yunezzilu kâlû innemâ ente mufterin, bel ekseruhum lâ ya’lemûn.
Vahiylerin asıl kaynağı Allah'ındır Ruhu'l-Kudüs indirmiştir.
Nahl 16/ 102 De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir."
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
Kul nezzelehu rûhul kudusi min rabbike bil hakkı li yusebbitellezîne âmenû ve huden ve buşrâ lil muslimîn
Allah onların vahiy toplumun diliyle indirdirmesine rağmen gerçeği saptırmak için başka lisandan insan sözü diyerek iftira attılar.
Nahl 16/ 103 Doğrusu Biz onların; "Ona bu vahyi öğreten bir insandan başkası değil dediklerini çok iyi biliyoruzDillerine doladıkları o kişi Arapça bilmez ama Kur’ân’ın özünde apaçık hakikatı açıklayan bir Arapçadır.
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ
Ve lekad na’lemu ennehum yekûlûne innemâ yuallimuhu beşerun, lisânullezî yulhıdûne ileyhi a’cemiyyun ve hâzâ lisânun arabiyyun mubîn
Rasul'e ,Allah kendisine neyi indirmişse onu tebliğ etmiştir.
Hakka 69/ 38 Hayır; gördüklerinize yemin ederim,
فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ
Fe lâ uksımu bima tubsırûn
Hakka 69/ 39 göremediklerinize de.
وَمَا لَا تُبْصِرُونَ
Ve mâ lâ tubsırûn
Hakka 69/40 Şüphesiz o Kur’an, kerîm bir Rasulu'nun Allah’dan getirdiği sözdür.
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
İnnehu le kavlu resûlun kerîmin.
Hakka 69/41.O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ
Ve mâ huve bi kavli şâirin, kalîlin mâ tu’minûn
Hakka 69/42. Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ
Ve lâ bi kavli kâhinin, kalîlen mâ tezekkerûn
Hakka 69/43 Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Tenzîlun min rabbil âlem
Hakka 69/44 Eğer o, bize karşı bazı sözleri uydurup söylemiş olsaydı
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ
Ve lev tekavvele aleynâ ba’dal ekâvîl
Hakka 69/45Muhakkak onun sağ elini bütün güç ve kudretini çekip alıverirdik.
لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ
Le ehaznâ minhu bil yemîn
Hakka 69/46 Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ
Summe le kata’nâ minhul vetîn
Hakka 69/47O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip uzaklaştıramazdı.
فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ
Fe mâ minkum min ehadin anhu hâcizîn
Hakka 69/48 Ve muhakkak ki O Kur’ân, gerçekten muttakiler takva sahipleri için bir öğüttür.
وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ
Ve innehu le tezkiratun lil muttakîn
Hakka 69/49Elbette Biz, içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.
وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنكُم مُّكَذِّبِينَ
Ve innâ le na’lemu enne minkum mukezzibîn
Hakka 69/50 Şüphesiz, Allah'ın vahyinin doğruluğun inkar edenler için acı bir pişmanlık kaynağı olacaktır,
وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ
Ve innehu le hasratun alâl kâfirîn
Hakka 69/51 Şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir.
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ
Ve innehu le hakk'ul yakîn
Allah'ın elçileri ancak vahiy olunana uyar .
Yunus 10/15 Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, öldükten sonra bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya bize bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.”
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilhu, kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyye, innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm.
İslamın son nebisi seçilmeden önce bana vahy geliyor, dememiştir.
Allah’tan , göklerden, gaypdan dirilişten, ne hesaptan kitaptan,tek kelime söz söylememiş.Allah’ın Resûlünün risâlet öncesi yıllarını onların arasında geçti. Allah'ın izniyle seçtiği tüm elçilere de bilmediklerini öğreten ,Risaletle inşa eden, belgeleri veren , vahiyle destekleyen, önceki kitapları tasdikleten , beyanı öğretir.Muhammed a.s böyle bir donanımın getirdiği bir misyona sahiptir.
Yunus 10/16De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"
قُل لَّوْ شَاء اللّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَدْرَاكُم بِهِ فَقَدْ لَبِثْتُ فِيكُمْ عُمُرًا مِّن قَبْلِهِ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Kul lev şâallâhu mâ televtuhû aleykum ve lâ edrâkum bihî, fe kad lebistu fîkum umuran min kablihî, e fe lâ ta'kilûn
Allah rasulu a.s getirdiklerine inkar etmelerinin nedeni
Bu sapkınlıkları altında yatan düşünceleri görünmeyen varlıklarla ,Allaha yakınlaştıklarını ve kitabda istediklerini şeyleri söyleyecek, hayatlarına karışmayacak bir elçi olmalı beklentileri olduğu içindir.
Enam 6/ 93 Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacak sınız” diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ قَالَ أُوْحِيَ إِلَيَّ وَلَمْ يُوحَ إِلَيْهِ شَيْءٌ وَمَن قَالَ سَأُنزِلُ مِثْلَ مَا أَنَزلَ اللّهُ وَلَوْ تَرَى إِذِ الظَّالِمُونَ فِي غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلآئِكَةُ بَاسِطُواْ أَيْدِيهِمْ أَخْرِجُواْ أَنفُسَكُمُ الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللّهِ غَيْرَ الْحَقِّ وَكُنتُمْ عَنْ آيَاتِهِ تَسْتَكْبِرُونَ
Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kâle ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şey’un ve men kâle se unzilu misle mâ enzelallâh(enzelallâhu), ve lev terâ iziz zâlimûne fî gamerâtil mevti vel melâiketu bâsitû eydîhim, ahricû enfusekum, el yevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tekûlûne alâllâhi gayral hakkı ve kuntum an âyâtihi testekbirûnûne
2-Ali-imran 3/75 "Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لاَّ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلاَّ مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَآئِمًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Ve min ehlil kitâbi men in te’menhu bi kıntârin yueddihî ileyk(ileyke), ve minhum men in te’menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâ(kâimen), zâlike bi ennehum kâlû leyse aleynâ fîl ummiyyîne sebîl(sebîlun), ve yekûlune alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûn
Ayette ;Kendilerine önceden kitap tebliğ edilmiş ve ona iman eden insanların bazılarının doğru ve dürüst ,güvenilir bazılarının da güvensiz olduğunu
Güvensizler ;kendi inançlarına ters düşen cahil ise aldıkları borçlarını iade etmeyerek din yönünden herhangi bir sakınca olmadığını söylemektedirler .Allah'a karşı bile bile yalan söylediklerini haber vermektedir.
Sonuç olarak tüm bunlardan çıkarabileceğimiz mesajlar
1-Kur'an Hz Peygamberin nübüvvet öncesi dönemde vahiy mahsulü kitapları okumadığını, böyle bir imkânının olmadığını hatta buna ihtiyaç hissetmediğini ve nübüvvet döneminde de kitaplardan hareketle yazdırmadığını aktarmaktadır.Hz.Peygamber ile birlikte toplumunun da ümmî olduğunu anlatır.Yüce Allah'ın elçisini göndermiş olduğu kitaptan uzaklaşmış, rivayet ve zanna göre iman edenler arasından bir elçi seçmeyip, ümmilerden yani Ehli kitaptan olmayanlar ama gerçekleri arayan, doğrunun arayışı içinde olan kulları içinden elçi seçmesidir.
2- Ümmi kelimesi okuyup yazmaya uğraşmamış sıradan insanlar için ilim eksikliğini ifade eden sıfatı iken, bir ümmînin okuyup yazanlardan daha bilgili olması Allah tarafından vahiy yüceliğini, okuyup yazanları aciz bırakan , her türlü şüpheyi ortadan kaldıran ve onun doğrudan doğruya Allah’tan gönderildiğini her türlü şüpheden arınmış olarak ispat eden harikulade başlı başına bir mucizedir. O, risaleti ve nübüvveti apaçık olan belgeleri açık seçik bir belagat örneğidir.
3-Bugün içinde yaşadığımız durum ,Allah ın kitabından uzaklaşmış toplumlarla, aynı konumda olduğu gerçeğidir. Çünkü bugün de, o gün de Allah ın indirdiği kitap devre dışı bırakılmış, atalarından gelen rivayetler,doğru sanılan bundan vazgeçmeyenler ve zan ile okuyup anlamadan din, iman yaşanır oldu.
Biz Müslümanlar, bugün kuranı sevap için okuyoruz.
Sevap için anlamadan ,okunduğunda; bir çok sayfayı hızlı okuma yarışı gibi,10 dakikada süreleri okumak,cüz bitirme,hatim göndermek için veya zenginlik,bereket ,dünyevi istekler için vb..sadece bu sebeple okunması çok acıdır.
Elbetteki ameller niyetlere göredir.Ancak her gün anlamadan,Kur'an okuyan kişi, türbelerden yardım istiyorsa, aile içinde şiddet yanlısı ise,akrabalarıyla çatışma içinde ise ,zina yapıyorsa kendimizi temize çıkarmadan,sorgulamalıyız.
Kur'an'ın tanıttığı bir müslüman olmak için kitabımızı ümmileşerek saf ,duru önyargısız,arzu ve istekleri bir tarafa bırakıp,ölü ruhumuzu uyandırmak anlamak ,bilgi sahibi olmak,amel etmek için okuyalım.Hiç kimseyi din ve iman adına ötekileştirmeden,elimizde ki Kur’an'a onun ipine sarılarak Amellerimiz ümmi saf ,duru, temiz olsun. ,riya,gösteriş,menfaat karıştırmadan imanımızı yaşayalım.
Yunus 10/ 57 Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu'minîn
Nur 24/ 51 Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: 'İşittik ve itaat ettik' demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
💕⛤⛥⛤⛤⛤💕
YanıtlaSilİyiki varsn komşum Elhamdüllahi Rabbil alemin Rabbim bana bu yolda sizleri çok güzel arkadaş eyledi
YanıtlaSil