Rahmet ve merhametin kaynağı olan Allah'ın adıyla..
Allah'ın ,Selameti, Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun
Namazla ne zaman insan yükümlü ve farz olur:
İslami terim olarak ''akil baliğ'' olması ,sorumlu tutulduğu yaşa gelmesi ,ergenlik çağının başlangıcına girmesi namaza başlama zamanı olarak tanımlanır.Kuran'a muhattab olan Akıl sahibi kadın, erkek ,her müslümana farzdır.Kuran'da pek çok ayette Yüce Allah önceki; tüm elçilerine namazı farz kılmış ve son peygamber Hz. Muhammed’e a.s namaz emredilmektedir
Taha 20/132 Hem ailene (ümmetine) namazı emret, hem de kendin ona sabırla devam et! Biz, senden bir rızık istemiyoruz, seni Biz rızıklandırırız; güzel sonuç takvanındır.
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَّحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى
Ve’mur ehleke bis salâti vastabir aleyhâ, lâ nes’eluke rızkâ(rızkan), nahnu nerzukuke, vel âkıbetu lit takvâ
Yüce Allah ibadet ilkelerini,yerleri elçisine gösterdiği gibi, onun izinden giden müminlerce asırlardır uygulanmaktır Ayetler ışığında bu bölümde namazın şartları, ilkeleri öğrenelim inşaALLAH.
.........NAMAZIN ŞARTLARI.....
Namazı kılmaya başlamadan önce hazırlık aşaması vardır. Bu namaz dışındaki uygulanması gereken 6' şartı, birde namazın içinde uygulanması gereken 6 şartı (rükünleri ) vardır
Namaz dışında uygulanması gereken 6. şart
1-) Hadesten tahâret /Hükmi Temizlik insanın bazı ibadetler yapmasına engel kabul edilen, hükmen kirli olma haline hades denir.Tahâret anlamı :kirlerden temizlenmek sakınmak isim olarak temizlik anlamına gelen gereğine göre abdesttir.Gusul veya teyemmümle ,manevi (hissi ) kirden temizlenme namaz için gerekli olan unsurlardır.Hades kelimesi tek başına kullanıldığında daha çok abdestsizlik hali kastedilmektedir. Gusülle giderilebilmesi gereken kirlilik hali büyük hades, Abdestle giderilmesi gereken hali kirlilik de küçük hadestir.Namaz ibadeti için abdest almak.Bu ayette ,namaz ,gusul ,teyemmüm abdestinin nasıl alınacağı,verilen ruhsatları,meshedilecek,azalarımızı,belirtiliyor.Şükredelim.Cünki ;Allah size güçlük çıkarmak istemez.
Maide 5/ 6 : Siz ey iman edenler Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü ,ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak)ellerinizle başınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın ve /veya mesh edin)Eğer cünüp olmuşsanız baştan aşağı temizlenin.Eğer hastaysanız yada yolcuysanız. Yahut biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse veya yahut kadınlarla birlikte olmuşsanız ve suda bulamıyorsanız bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Namazda ne dediğini bilecek kadar aklı başınızda olun.
Nisa 4/ 43 Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan hacet yerinden gelmişseniz yahud kadınlara dokunmuş da subulamamışsa nız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, hafifçe yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayan
dır, esirgeyendir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْرَبُواْ الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُواْ مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا
Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta´lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesiluv ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura
Güslü gerektiren haller
Cinsiyet uzvundan gelen sıvılar meni, mezi ve vedi olmak üzere üç çeşittir.
a) Meni: Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvetli veya şehvetsiz olarak tenasül uzvundan dışarıya çıkan ve kendine mahsus kokusu olan beyaz renkli koyu bir sıvıdır.
b) Mezi: Cinsel duygu, heyecan, vb önceki devrede ortaya , şehvetsiz olarak gelen beyaz renkli ince sıvıya denir.
c) Vedi: Küçük abdestten vb sebeblerden sonra gelen, kokusuz, beyazımsı bulanık yapışkan sıvıdır.
Bu üçünden meni gusül abdestini gerektirir. Diğer ikisi sadece abdesti bozar. Birine bakmak veya birine dokunmak neticesinde eğer şehvetle meni gelirse bu, guslü gerektirir. Eğer akan şey beyaz renkli ince bir sıvıysa bu meni değil, mezidir. Dolayısıyla boy abdestini gerektirmez, sadece abdestinizi bozar.
“Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum.”
Abdullah İbn Abbâs’tan rivâyete göre, bir defasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem, tuvaletten çıktıktan sonra kendisine yemek hazırlanmıştı. Oradakiler “sana abdest almak için su getirelim mi?” dediler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum.” (Tirmizi, Et’ime, 40; Ebû Dâvûd, Et’ime, 11)
Peygamberimiz, “Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum” sözüyle, “Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınıza mesh edin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar…” (Maide, 5/6) âyet-i kerimesine işaret etmiş ve namaza kalkmanın dışında hiçbir iş için abdest almakla emrolunmadığını ifade buyurmuştur.
2. Necasetten Taharet Maddi kirlilik
Namaz kılınacak yerin namaz kılınacak elbisenin temizliği gerekliliği ,ifade ayetler.
Bakara süresi 2/125 .Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Maddi temizlik ve manevi temizlik
Hac 22/26 Hani biz İbrahim’e, beytin mekânını,belirtmiş ve , “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd
Müddesir 74/ 4Elbiseni temizle.
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Ve siyâbeke fe tahhir.
3.Setri avret :Örtmek setr ,mahrem ,avret anlamında bir fıkıh terimi namazda ve aynı zamanda fıtri olarak örtülmesi farz olan uzuvlar örtülmesi anlamına gelir “Ayrıca„avret Arapçada „eksik, gedik, açık; açılıp görünen şey; korkulacak zarar gelecek yer‟ gibi manalara gelir. Utanılan ve örtülmesi gereken her gizli şeye, özellikle insanın mahrem yerine de ‘avret denir ki kelime daha çok bu manada kullanıla gelmiştir.
Takvanın örtüsü insanı bedenini saran onu tehlikelere karşı koruyan sığınak gibidir .İşte takva kavramıda insanı koruyup kollaması sığınak gibidir
Araf 7/26 Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.
يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî sev’âtikum ve rîşâ(rîşâen) ve libâsut takvâ zâlike hayr(hayrun), zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Bakara süresi 2/125 .Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Araf 7/27 Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.
يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ
Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn
Araf 7/31 Ey Âdem oğulları, her mescid huzurunda zînetinizi alın (giyin). Yeyin, için, israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez.
يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
Yâ benî âdeme huzû zînetekum inde kulli mescidin ve kulû veşrebû ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhıbbul musrifîn(musrifîne)
4.İstikbâl-i kıble, namaz kılarken kıbleye yönelmek demektir. farz olan öncelikle mana itibariyle Kıble, dikkatin yoğunlaştığı yer, bütün bakışların hedefi, ideali ve gayesi anlamlarına da gelmektedir.Allah'a manevi anlamda yönelme idraki uyandırma ve çoğrafya bilinci kazandırmayı amaçlar İnsan
oğlu her yere yönelerek dua ve ibadet edebilir. Bu iki ibadet şeklinin belli bir disiplin içinde yürütülebilmesi için, Kabe'ye, merkezî işlev yüklenerek aslında bedenin yön değiştirmesin den daha büyük hikmetler içermektedir. Bu da beynin, kalbin ve nefsin müştereken ördüğü insan benliğinin Allah'a giden yola girmesi, O'na yönelmesi ve teslim olması
Aliimran 3/96 Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne).
Hz ibrahimin daveti her çağda olmuş bu çağrı devam edeceğidir
Hac 22/27 Bütün insanlara haccı ilan et, hacca çağır, yaya olarak ve her türlü binek üstünde veya yorgun argın develer üzerinde, her uzak yoldan sana gelsinler
وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ
Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın)
Aliimran 3/97 Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkâr ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).
Bakara 2/144 Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne)
İbadette bedenin kıblesi kabe, kalbin kiblesi Allah'tır
Bakara 2/115 Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).
5.Vakit Namaz Vakitlere bağlı farz olan bir ibadettir.Yüce Allah namaz belirli vakitleriyle kılınması koyduğu ölçü temel kurallarındandır.Allah'ın izni ile bu konuyu detaylı ayrı bir başlıkta ekleyeceğiz inşALLAH
Nisa 4/103 Namazınızı kılarken Allahı anın ayakta iken, otururken ve uzanmış halde ve yeniden güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı (eksiksiz) eda edin. Namaz, bütün müminler için günün bellirli vakitlerine, bağlı olarak farz kılınmıştır
فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ فَإِذَا اطْمَأْنَنتُمْ فَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا
okunuşu Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).
6. Niyet etmek :Niyet kalple olanı makbuldur niyeti dille söyleyip hangi rekatta olduğunu unutmak değildir.Niyet hangi namazda olduğunuzu fark etmektir ameller niyetlere göredir. Dini Allah’a has kılarak, hakka yönelmek,İhlaslı olmak niyettir.
Bakara 2/284 Göklerdeki ve yerdeki herşey Allah'ındır. Siz, içinizdekini açıklasanız da saklasanız da Allah, sizi onunla hesaba çeker; sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, herşeye kâdirdir
لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh(bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ali imran 3/ 29 De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, her şeye güç yetirendir."
قُلْ إِن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرْضِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Kul in tuhfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya’lemhullâh(ya’lemhullâhu), ve ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in kadîr
Beyyine 98/5 Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeti.
Bakara 2/112 Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır
بَلَى مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِندَ رَبِّهِ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
...........NAMAZIN RÜKUNLARI........
Namaz içinde uygulanması gereken 6. şart
Rükün :Sözlükte.bir şeyin kuvvetli, sağlam olan yanı, köşesi; büyük iş; mal, mülk gibi medârı kuvvet olan şey, direk, destek, bir şeyin aslını oluşturan parçalardan her biri; gibi anlamlara gelen rükn, dinî bir kavram olarak, ibadetlerin ve akitlerin aslî unsurlarını ifade etmektedir. namazı oluşturan kıyam, kıraat, rükû, secde, ka'de gibi fiil ve davranışlar, namazın rükünleridir
Namazın farz olan rükünlerini binanın üzerine kurulduğu ana sütunlara benzetirsek; bu rükünlerin sağlam olması, namazın da sıhhatinin şartlarındandır.
1. İFTİTÂH / Açılış tekbiri : iftitah açılış demektir.Ubûdiyet sarayının girişi tekbir çıkışı selamdır Başlangıc tekbiri ile girilmekte ve selâm ile çıkılmaktadır.iftitah tekbiri yani namaza ''Allâhü Ekber'' diyerek başlamaktır.Allah tek büyük olduğu bilinci zihinlere kazıyıp, Yüce Allah'ın adını anarak ,yücelterek başlamış oluyoruz.
Allah rasulu aleyhisselam nakledilen rivayette Namazın anahtarı abdest (adest gusul teyemüm),girişi tekbir ,çıkışı selam vermektir ( tirmizi taharet )
A‘lâ 87/15 Rabbinin adını anıp ,salat eden
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.
Müddesir 74/3 Rabbini tekbir et (yücelt).
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Ve rabbeke fe kebbir
Allahı zikrederek yani tekbir ederek başlanmayan namaz eksik olur.
İsra suresi, 17/110: De ki; «Onu ister «Allah» diye çağırın,ister«Rahman» diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O'nundur. Namazda sesini fazla yükseltme, fazla da kısık tutma, bu ikisi arasında bir yol tut.
قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen)
Isra suresi, 17/111:Ve de ki: "Övgü hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et.
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
Ve kulil hamdu lillâhillezî lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbîrâ(tekbîren).
Vakıa 56/ 96-Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
(Sübhane Rabbiyel Azîm ).
A‘lâ 87/1Yüce Rabbinin adını tespih et.
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى
Sebbihisme rabbikel a’lâ.
2-KIYAM :Namazın rükünlerinden ikincisi kıyam yani ayakta durması kurana göre farzdır.Yüce Allah'ın Kayyum sıfat ismiyle tecellileri bulunmakta, bütün varlıklar da bu İlâhî isim ile, O’nun cilvesi ve tecellisiyle ayakta kıyamda kalmaktadır ''Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah hayy’ül-kayyum’dur. Kıyam kelimesinin pek çok kök ve türevleri bulunan muhtelif anlamlarda Kame, ikame, kaimen kıyamen, kum-ekim, kavvamun-kayyumun, kıvamun-makamun, kavmun-akvamu, kayyimen-müstakimeri” gibi anlamlarda kullanılmaktadır Ayrıca dimdik ayakta tutma, ‘ayakta ve huzurda durma ,ayakta bırakılma ,ibadet, tefekkür ,tezekkür, huşu halinde bulunma ,nöbette, gözetimde bulunma,ayağa kalkma-ayaklanma ,zinde-uyanık olma,ve dayanak olma,başlama-azmetme ve onu süreklendirme,olgunlaşma ,gafletten, tembellikten ve , ümitsizlik ,arınma,‘karar kılma, sabit olma’ gibi.. pek çok ve geniş anlamları bulunur Allah’ın kayyumiyeti ile var olan ve dilemesiyle kaim kendisiyle birlikte dinini ayak ta tutan insan, haşyet ve muhabbet ile huzur-u maneviyesinde, daima kıyam halinde bulunmaktadır. Namazda tüm benliği ile Ayakta kıyamda huşu ile bakanlar ayettedeki gibi uygularlar
Ali imran 7/191 Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezine yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla sübhaneke fekına azaben nar.
Kânitîne ;Kıyamın türevlerinden ,Allah'ın huzurunda durmak huzurunda divan durmak ,huzurunda huşû içinde anlamıdır. Allah'a kıyamın nasıl olacağını açıklar.Dosdoğru kıyam insanı namazdan sonra da egodan uzak kalması sağlayan ;Yüce Allah'ın insana verdiği çok güzel hikmetidir.
Kânitin olun
Ali-imran 3/ 17 zorluklara sabredenleri,imana sadakat gösterenleri, Allah'a boyun eğenleri, O'nun için harcayanları, günahlarından dolayı seherlerde canı gönülden yalvaranları da görür)
لصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالأَسْحَارِ
Essabirine ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar
Bakara 2/238 Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn
Meryem 19/“43 Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi.
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ
Yâ meryemuknutî li rabbiki vescudî verkai mear râkiîn(râkiîne).
Tevbe 9/112 Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır; İşte bu mü'minleri müjdele!
التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Et tâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne).
Kaim olan, ayakta duranlar
Hac 22/26 Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd
Zümer 39/9 Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek ve Kıyam durarak (kanitin olan,)ibadet eden,ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb(elbâbi).
Furkan 25/64 Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar.
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا
Vellezîne yebîtûne li rabbihim succeden ve kıyâmâ(kıyâmen).
3-KIRAAT:Kıyamda iken kur'an okumak anlamında kullanılan bu kelime Aklın ve Zihnin okumasıdır k-r-a kökü türevlerinden biraraya getirmek, toplamak ve okumak anlamında olup, sesli okumak değildir, yeterki kalbiyle okuduğunun manasını bilerek okusun.Namazda okuduğu süreler ve ayetlerin manalarını düşünerek tefekkürle samimiyet duygusunu hissetmeliyiz. .En güzel örneği ;kıyamda Fatiha anlamını düşünerek okuduğumuzda Allah'la yapılan sözleşmeye uyacağımıza dair, hayat namazımıza taşımaktır
Müzemmil 73 /4 Ya da bunu çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku.
زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
Ev zid ´aleyhi ve rettililkur´ane tertiylen.
Kıraatın sesiz yada sesli olması hakkında
Araf 7/204 Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.
وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
okunuşu :Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn
Araf 7/205 Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için (tazarru'an) zikret. Gaflete kapılanlardan olma.
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn
Araf 205 ayette öğlen ve ikindi vaktinin kıraatini işaret etmektedir. Allah'ı anma ibadetinin bu vakitlerde sessiz şekilde kuran'ı kıraat etmeyi,aynı zamanda Peygamberimiz s.a sahih uygulamalarında akşam ,yatsı namazlarının ilk iki rekatları ve sabah namazlarını sesli kıraat edilmesine işaret etmektedir.
Cemaatle kıraat
Bu ayetler ışığında hem cemaatle ,hemde tek başına kısaca kıraat konusunda bilgiler vermektedir.
imamın arkasında kıraat sesli olduğunda susmak, sesiz olduğunda kişi kendisi kıraatını gizlice yapabileceğine dair bilgileride içermektedir.Toparlayacak olursak cemaatle kılınacak sabah ,akşam ve yatsı namazlarının ilk rekatlarında ayrıca , cuma ve bayram namazlarının iki rekatında imam okurken susup dinleneceği kıraatın sembolleridir.İmam sesiz okuduğu ,diğer namazlar öğle, ikindi namazları rekatlarının hepsinde ,akşam namazının üçüncü ,yatsının üç ve dördüncü rekatlarında cemaat içinden kıraatte bulunur.
Kıraatin amacı sesli veya sessiz huşu ile tefekkürle kıraat etmek.Allah'ın yüceliğini içsel, düşünüp dış hayata aktarmak.
Taha 20/ 14 Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah yoktur benden başka. O halde bana kulluk/ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي Arapça
İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.
Enfal 8/ 2 Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
İnnemâl mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).
Ankebut 29/45. Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah yaptıklarınızı bilir.
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَۖ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِۗ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).
4-RÜKU,Sözlükte kelimesi “eğilmek, beli bükülmek, yüz üstü kapanmak, boyun eğmek” gibi anlamlara gelmektedir. Rüku, İslam dininde yer alan bir kavram olarak emre boyun eğmek , divan durmak ,yere kapanmak anlamlarında bulunur.Allah'tan başka hiç bir otoritenin önünde eğilmemektir.Ruku edenlerle birlikte ruku edin der ama secde edenlerle secde edin denmez.Kıyam ile secde arasında bir duraktır.Adeta rükuda deve, keçi, koyun gibi hayvanların ve sürekli rükuda duran meleklerin ibadetlerini temsil ediyoruz.Rüku hamdin bedene yansımasıdır Bu yüzden insan rukudan doğrulurken ''semiallahu limen hamideh'' demesine rüku şahitlik eder
Bakara 2/43 Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ,
Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn(râkiîne).
Bakara süresi 2/125 .Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Namaza sırasıyla önce kıyam sonra rüku sonrada secde namaz içinde yapılması gerektiğini belirtmektedir.Rükuda tesbih ve zikir olarak , subhane rabbi'yel-azim denmeside bu ayet inmesiyle Rasullullah tavsiyesiyle en az üç defa söylenmesi tavsiye edilmiş ve uygulanmıştır.
Vakıa 56/74 O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
Vakıa 56/ 96-Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
(Sübhane Rabbiyel Azîm ).
Hakka 69/52O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbıh bismi rabbikel azîm
5-SECDE,Secdeye kapanir ve alnini, tevazu ve acizligini tam manasiyla hissederek yere degdirir Allah’a ibadet niyeti taşıyarak alın ve burun yere değecek şekilde yere kapanma ve dua etme anlamında bir fıkıh terimi.
Alak 96/19) Hâyır hâyır!.. Sakın ona uyma… Secde ederek; boyun eğerek Rabbine yakınlaş…
كَلَّاۜ* لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ
Kellâ. Lâ tütığhü vescüd vaqterib.
Kur’an-ı Kerim’in birçok âyetinde müslümanlar, rükû ve secde edenler şeklinde tanımlanmış; Allah’a yaptıkları secde nedeniyle yüzlerinin nurlandığı ve alınlarındaki secde izlerinden tanınacakları bildirilmiştir ve söyle söyler:
Fetih Suresi 48/ 29 “Muhammed, Allah'ın rasulu'dür. Onunla beraber olanlar kâfirlere karşı kararlı ve tavizsiz, kendi aralarında ise son derece merhametlidirler. Onları rukû ve secde ederken görürsün. Allah'ın lütfunu ve rızasını kazanmayı arzularlar. Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir. Bu onların Tevrat'taki özellikleridir. İncil'deki özellikleri de şudur: Filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerinde dimdik duran bir ekine benzerler. Bu ekincilerin hoşuna gider. Allah bunlarla, kâfirleri öfkelendirecektir.Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işlen yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.”
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Muhammedür rasulüllah vellezine meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zer´ın ahrace şat´ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yu´cibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma
A‘lâ 87/1Yüce Rabbinin adını tespih et.
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى
Sebbihisme rabbikel a’lâ.
Bu ayettensonra Resûlüllah secdelerde SübhaneRabbiyel-alâ Büyüklük ve Yücelik sadece Ona ait olan Rabbimi bütün noksanlardan tenzih edip yüceltirim. denilmesini emir ediyor.
Secde, müslümanların namaz kılarken alınlarını yere koymaları dışında, aslında Allah’ın emirlerine uymak, O’nun kainattaki düzenine riayet etmek anlamına geldiği şu âyet-i kerimeyle daha iyi anlaşılmaktadır
Hac 22/ 18 Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıkların, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların, hayvanların ve çok sayıda insanın Allah'a secde ettiklerini, O'nun buyruğuna boyun eğdiklerini görmüyor musun? Birçok sayıdaki insan da azaba çarpılmayı haketmiştir. Allah'ın alçalttığı kimseye hiç kimse onur kazandıramaz. Hiç şüphesiz Allah dilediğini yapar.
وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء*
E lem tera ennellahe yescüdü lehu men fis semavati ve men fil erdı veş şemsü vel kameru ven nücumü vel cibalü veş şeceru ved devabbü ve kesırum minen nas ve kesırun hakka aleyhil azab ve mey yühinillahü fe ma lehu min mükrim innellahe yef´alü ma yeşa´
6-KA’DE-İ AHÎRE.(ka‘de )Sözlükte “oturma, oturuş” mânasına gelen fıkıh terimi olarak “namazların ikinci ve son rek‘atlarında belli bir süre oturma” anlamında olup kuûd kelimesiyle eş anlamlıdır.Üç ve dört rek‘atlı namazların ikinci rek‘atında yapılan oturuşa ka‘de-i ûlâ, son rek‘atında yapılana ka‘de-i ahîre denir. İki rek‘atlı namazların sonunda yapılan oturuş da ka‘de-i ahîredir.
Ali imran 3/191Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Kaf süresi 50 / 40 Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarından O'nu tespih et!
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbâres sucûdi.
----------------------------
Kehf 18/1 Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.
Bakara 2/32 Dediler ki “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.
Bakara 2/127 Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
Bakara 2/128 Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
İslami terim olarak ''akil baliğ'' olması ,sorumlu tutulduğu yaşa gelmesi ,ergenlik çağının başlangıcına girmesi namaza başlama zamanı olarak tanımlanır.Kuran'a muhattab olan Akıl sahibi kadın, erkek ,her müslümana farzdır.Kuran'da pek çok ayette Yüce Allah önceki; tüm elçilerine namazı farz kılmış ve son peygamber Hz. Muhammed’e a.s namaz emredilmektedir
Taha 20/132 Hem ailene (ümmetine) namazı emret, hem de kendin ona sabırla devam et! Biz, senden bir rızık istemiyoruz, seni Biz rızıklandırırız; güzel sonuç takvanındır.
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَّحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى
Ve’mur ehleke bis salâti vastabir aleyhâ, lâ nes’eluke rızkâ(rızkan), nahnu nerzukuke, vel âkıbetu lit takvâ
Yüce Allah ibadet ilkelerini,yerleri elçisine gösterdiği gibi, onun izinden giden müminlerce asırlardır uygulanmaktır Ayetler ışığında bu bölümde namazın şartları, ilkeleri öğrenelim inşaALLAH.
.........NAMAZIN ŞARTLARI.....
Namazı kılmaya başlamadan önce hazırlık aşaması vardır. Bu namaz dışındaki uygulanması gereken 6' şartı, birde namazın içinde uygulanması gereken 6 şartı (rükünleri ) vardır
Namaz dışında uygulanması gereken 6. şart
1-) Hadesten tahâret /Hükmi Temizlik insanın bazı ibadetler yapmasına engel kabul edilen, hükmen kirli olma haline hades denir.Tahâret anlamı :kirlerden temizlenmek sakınmak isim olarak temizlik anlamına gelen gereğine göre abdesttir.Gusul veya teyemmümle ,manevi (hissi ) kirden temizlenme namaz için gerekli olan unsurlardır.Hades kelimesi tek başına kullanıldığında daha çok abdestsizlik hali kastedilmektedir. Gusülle giderilebilmesi gereken kirlilik hali büyük hades, Abdestle giderilmesi gereken hali kirlilik de küçük hadestir.Namaz ibadeti için abdest almak.Bu ayette ,namaz ,gusul ,teyemmüm abdestinin nasıl alınacağı,verilen ruhsatları,meshedilecek,azalarımızı,belirtiliyor.Şükredelim.Cünki ;Allah size güçlük çıkarmak istemez.
Maide 5/ 6 : Siz ey iman edenler Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü ,ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak)ellerinizle başınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın ve /veya mesh edin)Eğer cünüp olmuşsanız baştan aşağı temizlenin.Eğer hastaysanız yada yolcuysanız. Yahut biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse veya yahut kadınlarla birlikte olmuşsanız ve suda bulamıyorsanız bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Namazda ne dediğini bilecek kadar aklı başınızda olun.
Nisa 4/ 43 Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan hacet yerinden gelmişseniz yahud kadınlara dokunmuş da subulamamışsa nız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, hafifçe yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayan
dır, esirgeyendir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقْرَبُواْ الصَّلاَةَ وَأَنتُمْ سُكَارَى حَتَّىَ تَعْلَمُواْ مَا تَقُولُونَ وَلاَ جُنُبًا إِلاَّ عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىَ تَغْتَسِلُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مِّنكُم مِّن الْغَآئِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا غَفُورًا
Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta´lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesiluv ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura
Güslü gerektiren haller
Cinsiyet uzvundan gelen sıvılar meni, mezi ve vedi olmak üzere üç çeşittir.
a) Meni: Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvetli veya şehvetsiz olarak tenasül uzvundan dışarıya çıkan ve kendine mahsus kokusu olan beyaz renkli koyu bir sıvıdır.
b) Mezi: Cinsel duygu, heyecan, vb önceki devrede ortaya , şehvetsiz olarak gelen beyaz renkli ince sıvıya denir.
c) Vedi: Küçük abdestten vb sebeblerden sonra gelen, kokusuz, beyazımsı bulanık yapışkan sıvıdır.
Bu üçünden meni gusül abdestini gerektirir. Diğer ikisi sadece abdesti bozar. Birine bakmak veya birine dokunmak neticesinde eğer şehvetle meni gelirse bu, guslü gerektirir. Eğer akan şey beyaz renkli ince bir sıvıysa bu meni değil, mezidir. Dolayısıyla boy abdestini gerektirmez, sadece abdestinizi bozar.
“Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum.”
Abdullah İbn Abbâs’tan rivâyete göre, bir defasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem, tuvaletten çıktıktan sonra kendisine yemek hazırlanmıştı. Oradakiler “sana abdest almak için su getirelim mi?” dediler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum.” (Tirmizi, Et’ime, 40; Ebû Dâvûd, Et’ime, 11)
Peygamberimiz, “Ben ancak namaza kalktığım zaman abdest almakla emrolundum” sözüyle, “Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınıza mesh edin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar…” (Maide, 5/6) âyet-i kerimesine işaret etmiş ve namaza kalkmanın dışında hiçbir iş için abdest almakla emrolunmadığını ifade buyurmuştur.
2. Necasetten Taharet Maddi kirlilik
Namaz kılınacak yerin namaz kılınacak elbisenin temizliği gerekliliği ,ifade ayetler.
Bakara süresi 2/125 .Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Maddi temizlik ve manevi temizlik
Hac 22/26 Hani biz İbrahim’e, beytin mekânını,belirtmiş ve , “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd
Müddesir 74/ 4Elbiseni temizle.
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Ve siyâbeke fe tahhir.
3.Setri avret :Örtmek setr ,mahrem ,avret anlamında bir fıkıh terimi namazda ve aynı zamanda fıtri olarak örtülmesi farz olan uzuvlar örtülmesi anlamına gelir “Ayrıca„avret Arapçada „eksik, gedik, açık; açılıp görünen şey; korkulacak zarar gelecek yer‟ gibi manalara gelir. Utanılan ve örtülmesi gereken her gizli şeye, özellikle insanın mahrem yerine de ‘avret denir ki kelime daha çok bu manada kullanıla gelmiştir.
Takvanın örtüsü insanı bedenini saran onu tehlikelere karşı koruyan sığınak gibidir .İşte takva kavramıda insanı koruyup kollaması sığınak gibidir
Araf 7/26 Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.
يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî sev’âtikum ve rîşâ(rîşâen) ve libâsut takvâ zâlike hayr(hayrun), zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Bakara süresi 2/125 .Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Araf 7/27 Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.
يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ
Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn
Araf 7/31 Ey Âdem oğulları, her mescid huzurunda zînetinizi alın (giyin). Yeyin, için, israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez.
يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
Yâ benî âdeme huzû zînetekum inde kulli mescidin ve kulû veşrebû ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhıbbul musrifîn(musrifîne)
4.İstikbâl-i kıble, namaz kılarken kıbleye yönelmek demektir. farz olan öncelikle mana itibariyle Kıble, dikkatin yoğunlaştığı yer, bütün bakışların hedefi, ideali ve gayesi anlamlarına da gelmektedir.Allah'a manevi anlamda yönelme idraki uyandırma ve çoğrafya bilinci kazandırmayı amaçlar İnsan
oğlu her yere yönelerek dua ve ibadet edebilir. Bu iki ibadet şeklinin belli bir disiplin içinde yürütülebilmesi için, Kabe'ye, merkezî işlev yüklenerek aslında bedenin yön değiştirmesin den daha büyük hikmetler içermektedir. Bu da beynin, kalbin ve nefsin müştereken ördüğü insan benliğinin Allah'a giden yola girmesi, O'na yönelmesi ve teslim olması
Aliimran 3/96 Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne).
Hz ibrahimin daveti her çağda olmuş bu çağrı devam edeceğidir
Hac 22/27 Bütün insanlara haccı ilan et, hacca çağır, yaya olarak ve her türlü binek üstünde veya yorgun argın develer üzerinde, her uzak yoldan sana gelsinler
وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ
Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın)
Aliimran 3/97 Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkâr ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).
Bakara 2/144 Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne)
İbadette bedenin kıblesi kabe, kalbin kiblesi Allah'tır
Bakara 2/115 Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).
5.Vakit Namaz Vakitlere bağlı farz olan bir ibadettir.Yüce Allah namaz belirli vakitleriyle kılınması koyduğu ölçü temel kurallarındandır.Allah'ın izni ile bu konuyu detaylı ayrı bir başlıkta ekleyeceğiz inşALLAH
Nisa 4/103 Namazınızı kılarken Allahı anın ayakta iken, otururken ve uzanmış halde ve yeniden güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı (eksiksiz) eda edin. Namaz, bütün müminler için günün bellirli vakitlerine, bağlı olarak farz kılınmıştır
فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ فَإِذَا اطْمَأْنَنتُمْ فَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا
okunuşu Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).
6. Niyet etmek :Niyet kalple olanı makbuldur niyeti dille söyleyip hangi rekatta olduğunu unutmak değildir.Niyet hangi namazda olduğunuzu fark etmektir ameller niyetlere göredir. Dini Allah’a has kılarak, hakka yönelmek,İhlaslı olmak niyettir.
Bakara 2/284 Göklerdeki ve yerdeki herşey Allah'ındır. Siz, içinizdekini açıklasanız da saklasanız da Allah, sizi onunla hesaba çeker; sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, herşeye kâdirdir
لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh(bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ali imran 3/ 29 De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, her şeye güç yetirendir."
قُلْ إِن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرْضِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Kul in tuhfû mâ fî sudûrikum ev tubdûhu ya’lemhullâh(ya’lemhullâhu), ve ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in kadîr
Beyyine 98/5 Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeti.
Bakara 2/112 Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır
بَلَى مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِندَ رَبِّهِ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
...........NAMAZIN RÜKUNLARI........
Namaz içinde uygulanması gereken 6. şart
Rükün :Sözlükte.bir şeyin kuvvetli, sağlam olan yanı, köşesi; büyük iş; mal, mülk gibi medârı kuvvet olan şey, direk, destek, bir şeyin aslını oluşturan parçalardan her biri; gibi anlamlara gelen rükn, dinî bir kavram olarak, ibadetlerin ve akitlerin aslî unsurlarını ifade etmektedir. namazı oluşturan kıyam, kıraat, rükû, secde, ka'de gibi fiil ve davranışlar, namazın rükünleridir
Namazın farz olan rükünlerini binanın üzerine kurulduğu ana sütunlara benzetirsek; bu rükünlerin sağlam olması, namazın da sıhhatinin şartlarındandır.
1. İFTİTÂH / Açılış tekbiri : iftitah açılış demektir.Ubûdiyet sarayının girişi tekbir çıkışı selamdır Başlangıc tekbiri ile girilmekte ve selâm ile çıkılmaktadır.iftitah tekbiri yani namaza ''Allâhü Ekber'' diyerek başlamaktır.Allah tek büyük olduğu bilinci zihinlere kazıyıp, Yüce Allah'ın adını anarak ,yücelterek başlamış oluyoruz.
Allah rasulu aleyhisselam nakledilen rivayette Namazın anahtarı abdest (adest gusul teyemüm),girişi tekbir ,çıkışı selam vermektir ( tirmizi taharet )
A‘lâ 87/15 Rabbinin adını anıp ,salat eden
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.
Müddesir 74/3 Rabbini tekbir et (yücelt).
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Ve rabbeke fe kebbir
Allahı zikrederek yani tekbir ederek başlanmayan namaz eksik olur.
İsra suresi, 17/110: De ki; «Onu ister «Allah» diye çağırın,ister«Rahman» diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O'nundur. Namazda sesini fazla yükseltme, fazla da kısık tutma, bu ikisi arasında bir yol tut.
قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen)
Isra suresi, 17/111:Ve de ki: "Övgü hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et.
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
Ve kulil hamdu lillâhillezî lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbîrâ(tekbîren).
Vakıa 56/ 96-Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
(Sübhane Rabbiyel Azîm ).
A‘lâ 87/1Yüce Rabbinin adını tespih et.
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى
Sebbihisme rabbikel a’lâ.
2-KIYAM :Namazın rükünlerinden ikincisi kıyam yani ayakta durması kurana göre farzdır.Yüce Allah'ın Kayyum sıfat ismiyle tecellileri bulunmakta, bütün varlıklar da bu İlâhî isim ile, O’nun cilvesi ve tecellisiyle ayakta kıyamda kalmaktadır ''Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah hayy’ül-kayyum’dur. Kıyam kelimesinin pek çok kök ve türevleri bulunan muhtelif anlamlarda Kame, ikame, kaimen kıyamen, kum-ekim, kavvamun-kayyumun, kıvamun-makamun, kavmun-akvamu, kayyimen-müstakimeri” gibi anlamlarda kullanılmaktadır Ayrıca dimdik ayakta tutma, ‘ayakta ve huzurda durma ,ayakta bırakılma ,ibadet, tefekkür ,tezekkür, huşu halinde bulunma ,nöbette, gözetimde bulunma,ayağa kalkma-ayaklanma ,zinde-uyanık olma,ve dayanak olma,başlama-azmetme ve onu süreklendirme,olgunlaşma ,gafletten, tembellikten ve , ümitsizlik ,arınma,‘karar kılma, sabit olma’ gibi.. pek çok ve geniş anlamları bulunur Allah’ın kayyumiyeti ile var olan ve dilemesiyle kaim kendisiyle birlikte dinini ayak ta tutan insan, haşyet ve muhabbet ile huzur-u maneviyesinde, daima kıyam halinde bulunmaktadır. Namazda tüm benliği ile Ayakta kıyamda huşu ile bakanlar ayettedeki gibi uygularlar
Ali imran 7/191 Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezine yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla sübhaneke fekına azaben nar.
Kânitîne ;Kıyamın türevlerinden ,Allah'ın huzurunda durmak huzurunda divan durmak ,huzurunda huşû içinde anlamıdır. Allah'a kıyamın nasıl olacağını açıklar.Dosdoğru kıyam insanı namazdan sonra da egodan uzak kalması sağlayan ;Yüce Allah'ın insana verdiği çok güzel hikmetidir.
Kânitin olun
Ali-imran 3/ 17 zorluklara sabredenleri,imana sadakat gösterenleri, Allah'a boyun eğenleri, O'nun için harcayanları, günahlarından dolayı seherlerde canı gönülden yalvaranları da görür)
لصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالأَسْحَارِ
Essabirine ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar
Bakara 2/238 Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn
Meryem 19/“43 Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi.
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ
Yâ meryemuknutî li rabbiki vescudî verkai mear râkiîn(râkiîne).
Tevbe 9/112 Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır; İşte bu mü'minleri müjdele!
التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Et tâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne).
Kaim olan, ayakta duranlar
Hac 22/26 Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd
Zümer 39/9 Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek ve Kıyam durarak (kanitin olan,)ibadet eden,ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb(elbâbi).
Furkan 25/64 Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar.
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا
Vellezîne yebîtûne li rabbihim succeden ve kıyâmâ(kıyâmen).
3-KIRAAT:Kıyamda iken kur'an okumak anlamında kullanılan bu kelime Aklın ve Zihnin okumasıdır k-r-a kökü türevlerinden biraraya getirmek, toplamak ve okumak anlamında olup, sesli okumak değildir, yeterki kalbiyle okuduğunun manasını bilerek okusun.Namazda okuduğu süreler ve ayetlerin manalarını düşünerek tefekkürle samimiyet duygusunu hissetmeliyiz. .En güzel örneği ;kıyamda Fatiha anlamını düşünerek okuduğumuzda Allah'la yapılan sözleşmeye uyacağımıza dair, hayat namazımıza taşımaktır
Müzemmil 73 /4 Ya da bunu çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku.
زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا
Ev zid ´aleyhi ve rettililkur´ane tertiylen.
Kıraatın sesiz yada sesli olması hakkında
Araf 7/204 Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.
وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
okunuşu :Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn
Araf 7/205 Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için (tazarru'an) zikret. Gaflete kapılanlardan olma.
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn
Araf 205 ayette öğlen ve ikindi vaktinin kıraatini işaret etmektedir. Allah'ı anma ibadetinin bu vakitlerde sessiz şekilde kuran'ı kıraat etmeyi,aynı zamanda Peygamberimiz s.a sahih uygulamalarında akşam ,yatsı namazlarının ilk iki rekatları ve sabah namazlarını sesli kıraat edilmesine işaret etmektedir.
Cemaatle kıraat
Bu ayetler ışığında hem cemaatle ,hemde tek başına kısaca kıraat konusunda bilgiler vermektedir.
imamın arkasında kıraat sesli olduğunda susmak, sesiz olduğunda kişi kendisi kıraatını gizlice yapabileceğine dair bilgileride içermektedir.Toparlayacak olursak cemaatle kılınacak sabah ,akşam ve yatsı namazlarının ilk rekatlarında ayrıca , cuma ve bayram namazlarının iki rekatında imam okurken susup dinleneceği kıraatın sembolleridir.İmam sesiz okuduğu ,diğer namazlar öğle, ikindi namazları rekatlarının hepsinde ,akşam namazının üçüncü ,yatsının üç ve dördüncü rekatlarında cemaat içinden kıraatte bulunur.
Kıraatin amacı sesli veya sessiz huşu ile tefekkürle kıraat etmek.Allah'ın yüceliğini içsel, düşünüp dış hayata aktarmak.
Taha 20/ 14 Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah yoktur benden başka. O halde bana kulluk/ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي Arapça
İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.
Enfal 8/ 2 Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
İnnemâl mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).
Ankebut 29/45. Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah yaptıklarınızı bilir.
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَۖ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِۗ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).
4-RÜKU,Sözlükte kelimesi “eğilmek, beli bükülmek, yüz üstü kapanmak, boyun eğmek” gibi anlamlara gelmektedir. Rüku, İslam dininde yer alan bir kavram olarak emre boyun eğmek , divan durmak ,yere kapanmak anlamlarında bulunur.Allah'tan başka hiç bir otoritenin önünde eğilmemektir.Ruku edenlerle birlikte ruku edin der ama secde edenlerle secde edin denmez.Kıyam ile secde arasında bir duraktır.Adeta rükuda deve, keçi, koyun gibi hayvanların ve sürekli rükuda duran meleklerin ibadetlerini temsil ediyoruz.Rüku hamdin bedene yansımasıdır Bu yüzden insan rukudan doğrulurken ''semiallahu limen hamideh'' demesine rüku şahitlik eder
Bakara 2/43 Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ,
Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn(râkiîne).
Bakara süresi 2/125 .Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Namaza sırasıyla önce kıyam sonra rüku sonrada secde namaz içinde yapılması gerektiğini belirtmektedir.Rükuda tesbih ve zikir olarak , subhane rabbi'yel-azim denmeside bu ayet inmesiyle Rasullullah tavsiyesiyle en az üç defa söylenmesi tavsiye edilmiş ve uygulanmıştır.
Vakıa 56/74 O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
Vakıa 56/ 96-Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
(Sübhane Rabbiyel Azîm ).
Hakka 69/52O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Fe sebbıh bismi rabbikel azîm
5-SECDE,Secdeye kapanir ve alnini, tevazu ve acizligini tam manasiyla hissederek yere degdirir Allah’a ibadet niyeti taşıyarak alın ve burun yere değecek şekilde yere kapanma ve dua etme anlamında bir fıkıh terimi.
Alak 96/19) Hâyır hâyır!.. Sakın ona uyma… Secde ederek; boyun eğerek Rabbine yakınlaş…
كَلَّاۜ* لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ
Kellâ. Lâ tütığhü vescüd vaqterib.
Kur’an-ı Kerim’in birçok âyetinde müslümanlar, rükû ve secde edenler şeklinde tanımlanmış; Allah’a yaptıkları secde nedeniyle yüzlerinin nurlandığı ve alınlarındaki secde izlerinden tanınacakları bildirilmiştir ve söyle söyler:
Fetih Suresi 48/ 29 “Muhammed, Allah'ın rasulu'dür. Onunla beraber olanlar kâfirlere karşı kararlı ve tavizsiz, kendi aralarında ise son derece merhametlidirler. Onları rukû ve secde ederken görürsün. Allah'ın lütfunu ve rızasını kazanmayı arzularlar. Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir. Bu onların Tevrat'taki özellikleridir. İncil'deki özellikleri de şudur: Filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerinde dimdik duran bir ekine benzerler. Bu ekincilerin hoşuna gider. Allah bunlarla, kâfirleri öfkelendirecektir.Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işlen yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.”
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Muhammedür rasulüllah vellezine meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zer´ın ahrace şat´ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yu´cibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma
A‘lâ 87/1Yüce Rabbinin adını tespih et.
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى
Sebbihisme rabbikel a’lâ.
Bu ayettensonra Resûlüllah secdelerde SübhaneRabbiyel-alâ Büyüklük ve Yücelik sadece Ona ait olan Rabbimi bütün noksanlardan tenzih edip yüceltirim. denilmesini emir ediyor.
Secde, müslümanların namaz kılarken alınlarını yere koymaları dışında, aslında Allah’ın emirlerine uymak, O’nun kainattaki düzenine riayet etmek anlamına geldiği şu âyet-i kerimeyle daha iyi anlaşılmaktadır
Hac 22/ 18 Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıkların, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların, hayvanların ve çok sayıda insanın Allah'a secde ettiklerini, O'nun buyruğuna boyun eğdiklerini görmüyor musun? Birçok sayıdaki insan da azaba çarpılmayı haketmiştir. Allah'ın alçalttığı kimseye hiç kimse onur kazandıramaz. Hiç şüphesiz Allah dilediğini yapar.
وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء*
E lem tera ennellahe yescüdü lehu men fis semavati ve men fil erdı veş şemsü vel kameru ven nücumü vel cibalü veş şeceru ved devabbü ve kesırum minen nas ve kesırun hakka aleyhil azab ve mey yühinillahü fe ma lehu min mükrim innellahe yef´alü ma yeşa´
6-KA’DE-İ AHÎRE.(ka‘de )Sözlükte “oturma, oturuş” mânasına gelen fıkıh terimi olarak “namazların ikinci ve son rek‘atlarında belli bir süre oturma” anlamında olup kuûd kelimesiyle eş anlamlıdır.Üç ve dört rek‘atlı namazların ikinci rek‘atında yapılan oturuşa ka‘de-i ûlâ, son rek‘atında yapılana ka‘de-i ahîre denir. İki rek‘atlı namazların sonunda yapılan oturuş da ka‘de-i ahîredir.
Ali imran 3/191Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Kaf süresi 50 / 40 Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarından O'nu tespih et!
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbâres sucûdi.
----------------------------
Kehf 18/1 Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.
Bakara 2/32 Dediler ki “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.
Bakara 2/127 Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
Bakara 2/128 Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
Rabbim senden ebedi razı olsun komşum
YanıtlaSil